Qaraim languages and literatures and Karaism
- Qaraim languages and literatures and its Archive Blog Qaraim Tili
- QARAIM LANGUAGES AND LITERATURES ONLY
The Qaraim (Karaites) are a religious and cultural group made up of individuals who adhere to the tenets of the Old Testament of the Hebrew Scriptures alone. Their ethnic and religious roots have been a subject of ongoing discussions to the present day.
Over the centuries they have developed their own spiritual and secular literature, creating their own distinct dialects apart from the standard forms of the languages in the areas in which they've lived.
The question is still open as to whether these dialects can be considered independent languages, since they have their own written traditions. These dialects include: Qaraite Hebrew of Constantinople, Qaraite Turkic (several dialects of Crimea, Lithuania, Ukraine), Qaraite Arabic, Qaraite Aramaic, Qaraite Greek of Turkey and the Qaraite Persian dialects.
The number of literary works written in these dialects is enormous, and has hardly been explored. Due to the efforts of their religious opponents, such as the Pharisees, the Qaraim were labeled as an insignificant and unimportant sect.
Since the discovery of the Cairo Geniza, the Dead Sea Scrolls and the Avraham Ben Shemuel Firkovich collections, anthropologists and lingusts no longer consider the Qaraim as such anymore. Qaraim studies have become a hot topic in academic circles, but despite this recent revival of interest in the Qaraim, the linguistic and literary aspect of Qaraim culture remains largely unexamined. This blog is focused SOLELY upon research involving the examination and restoration of the LANGUAGES and LITERATURES of Qaraim.
Monday, January 23, 2012
Karaylıkta Kadınlar-Karaizmde Kadının Yeri
Karay geleneğinde Kadınlar her zaman eşit sayılmıştır.
Onların herhangi bir dini hizmetine engel ve kısıtlama yapılmamıştır. Asla onlar ikinci sınıf olarak damgalanmadılar.
Karayların belgelerinde kadınlara değişik vazifelerin verilmesi Rabbanların tepkisini çekmiştir.
MİÇVOT
Tora özellikle miçva(emir)'nın erkek ve kadın için olduğuna vurgu yapar.
Tora'nın dikte ettiği tüm konularla ilgili miçvalar tüm İsraellileri (İsraeloğulları)nı bağlar.
Örneğin Karaylar her zaman kadınların çiçiyot giymelerini savunmuştur. Biz her zaman kadınların Tora çalışmasının gerekliliği üzerinde durmuşuzdur (çoğu Rabbani kaynakta Kadınların Tora çalışmasının yasaklanmasının gerekliliği ile zıt düşmektedir) ve biz her zaman kadınlarında en az erkekler kadar dua etmesi gerekliliğini düşünürüz.
BOŞANMA VE MÜLK
Tora Kanununda kadın boşanma için dava açabilmektedir. Eğer adam boşanmayı red ederse, Beit Din onun müdahil yetkisini alabilir, ve boşanmayı güvenceye alabilir.
Karaylıkta Agunot yoktur. Agunot kocaları tarafından terk edilen kadınlardır. Tekrar evlenemezler ,kocaları boşanayı red ettikleri için. Kadının malı her zaman kendisine aittir. Kadın malını kocasına vermediği takdirde kocasının kadının malı üzerinde herhangi bir hakkı yoktur. Eğer boşanırlarsa kadının malı kadında kalır, erkeğin malda herhangi bir hakkı yoktur. Buna ek olarak kadın vefat ettiğinde mirasının çocukları alır, kocası alamaz.
KADINLARIN ROLLERİ
Karay Hukukunda, kadın şahitler erkek şahitler kadar iyi kabul edilir.
Karaylar asla iki-bütün şahitler arasında ayrım yapmamıştır, ikisi de her durumda geçerlidir.
Karay Kadınlar her zaman lider pozisyonlarda bulunmuşlardır. Bu, kadın düşmanlığının seviyesinin en tepede olduğu ortaçağlar için bile geçerlidir.
11.yüzyılda İspanya'da Rabban Museviler, Karay Lideri Sidi İbn Al-Taras'ı öldürdükten sonra, karısı, Al-Mu'alima (Öğretmen) kocasının yerine İspanya Karayları Roş(Baş) Hahamı oldu.
Tehillim'den bizim bildiğimiz gibi Kadınlar Beit Ha-Miqdaş(Mabed)'ta şarkı söylerlerdi.
Tehillim 46:1, 68:26 yazıldığı üzere Tehillim özellikle kadınların şarkı söylemesi için yazılmıştı, ve dans ile eşlik etmeleri ve enstrümanlar çalmaları için.
Sonuç olarak Karaylıkta, Karay Museviliğinde Kadınların Beit Knessette(Kaal) konuşması ve şarkı söylemesi yasaklanmamıştır, kısıtlanmamıştır.
Birisi bundan Kadınların Hazanlık yapabileceği sonucuna varabilir(duaları yönetebilir). Tekrar söyleyelim Karaylık- Karaizm'de dini rol olarak kadınlar için herhangi bir yasak kısıtlama yoktur.
Evlilik ile ilgili haklar kadına aittir, erkeğe değil. Eğer erkek ikinci eş alırsa, bu ancak ilk eşinin onayı ile olabilir.
Erkekler ve Kadınlar arasında farklılık;
Tora çeşitli konularda erkeklerle ve kadınları ayırmıştır. Daha öncede bahsedildiği gibi bazı Tora'daki Miçvot özellikle erkeklerle ve bazı Miçvot özellikle kadınlara yöneliktir. Örneğin Erkekler uyurken belsuyunun boşalması ile Tame olur(ritüel olarak kirli). Kadınlarda uyurken belsuyunun boşalması olmayacağı için bu kural onlar için geçerli değildir. Kadınlar Niddah (aylık dönem-periyod) zamanlarında Teme'ot olurlar. Erkeklerin aylık dönem-periyodları olmadığı için, bu kural onlar için geçerli değildir.
Karay Beit Knesset'inde Kaalında erkekler ve kadınların oturma yerleri farklıdır, ama bunun nedeni kesin olarak cinsiyetle ilgili değildir. Karaylar dualarının büyük bir kısmında yere secde ederler. Bu yüzden Karay Beit Knesset( Kaallarında) kadınlar ya erkeklerin yan taraflarında ya da arka tarafında oturur. Bu geleneğin kadınları dışlamak gibi bir anlamı yoktur, bu gelenek alçak gönüllük ile ilgilidir. Mehisah diye ayraç bir duvar aralarında bulunmamaktadır.
Onların herhangi bir dini hizmetine engel ve kısıtlama yapılmamıştır. Asla onlar ikinci sınıf olarak damgalanmadılar.
Karayların belgelerinde kadınlara değişik vazifelerin verilmesi Rabbanların tepkisini çekmiştir.
MİÇVOT
Tora özellikle miçva(emir)'nın erkek ve kadın için olduğuna vurgu yapar.
Tora'nın dikte ettiği tüm konularla ilgili miçvalar tüm İsraellileri (İsraeloğulları)nı bağlar.
Örneğin Karaylar her zaman kadınların çiçiyot giymelerini savunmuştur. Biz her zaman kadınların Tora çalışmasının gerekliliği üzerinde durmuşuzdur (çoğu Rabbani kaynakta Kadınların Tora çalışmasının yasaklanmasının gerekliliği ile zıt düşmektedir) ve biz her zaman kadınlarında en az erkekler kadar dua etmesi gerekliliğini düşünürüz.
BOŞANMA VE MÜLK
Tora Kanununda kadın boşanma için dava açabilmektedir. Eğer adam boşanmayı red ederse, Beit Din onun müdahil yetkisini alabilir, ve boşanmayı güvenceye alabilir.
Karaylıkta Agunot yoktur. Agunot kocaları tarafından terk edilen kadınlardır. Tekrar evlenemezler ,kocaları boşanayı red ettikleri için. Kadının malı her zaman kendisine aittir. Kadın malını kocasına vermediği takdirde kocasının kadının malı üzerinde herhangi bir hakkı yoktur. Eğer boşanırlarsa kadının malı kadında kalır, erkeğin malda herhangi bir hakkı yoktur. Buna ek olarak kadın vefat ettiğinde mirasının çocukları alır, kocası alamaz.
KADINLARIN ROLLERİ
Karay Hukukunda, kadın şahitler erkek şahitler kadar iyi kabul edilir.
Karaylar asla iki-bütün şahitler arasında ayrım yapmamıştır, ikisi de her durumda geçerlidir.
Karay Kadınlar her zaman lider pozisyonlarda bulunmuşlardır. Bu, kadın düşmanlığının seviyesinin en tepede olduğu ortaçağlar için bile geçerlidir.
11.yüzyılda İspanya'da Rabban Museviler, Karay Lideri Sidi İbn Al-Taras'ı öldürdükten sonra, karısı, Al-Mu'alima (Öğretmen) kocasının yerine İspanya Karayları Roş(Baş) Hahamı oldu.
Tehillim'den bizim bildiğimiz gibi Kadınlar Beit Ha-Miqdaş(Mabed)'ta şarkı söylerlerdi.
Tehillim 46:1, 68:26 yazıldığı üzere Tehillim özellikle kadınların şarkı söylemesi için yazılmıştı, ve dans ile eşlik etmeleri ve enstrümanlar çalmaları için.
Sonuç olarak Karaylıkta, Karay Museviliğinde Kadınların Beit Knessette(Kaal) konuşması ve şarkı söylemesi yasaklanmamıştır, kısıtlanmamıştır.
Birisi bundan Kadınların Hazanlık yapabileceği sonucuna varabilir(duaları yönetebilir). Tekrar söyleyelim Karaylık- Karaizm'de dini rol olarak kadınlar için herhangi bir yasak kısıtlama yoktur.
Evlilik ile ilgili haklar kadına aittir, erkeğe değil. Eğer erkek ikinci eş alırsa, bu ancak ilk eşinin onayı ile olabilir.
Erkekler ve Kadınlar arasında farklılık;
Tora çeşitli konularda erkeklerle ve kadınları ayırmıştır. Daha öncede bahsedildiği gibi bazı Tora'daki Miçvot özellikle erkeklerle ve bazı Miçvot özellikle kadınlara yöneliktir. Örneğin Erkekler uyurken belsuyunun boşalması ile Tame olur(ritüel olarak kirli). Kadınlarda uyurken belsuyunun boşalması olmayacağı için bu kural onlar için geçerli değildir. Kadınlar Niddah (aylık dönem-periyod) zamanlarında Teme'ot olurlar. Erkeklerin aylık dönem-periyodları olmadığı için, bu kural onlar için geçerli değildir.
Karay Beit Knesset'inde Kaalında erkekler ve kadınların oturma yerleri farklıdır, ama bunun nedeni kesin olarak cinsiyetle ilgili değildir. Karaylar dualarının büyük bir kısmında yere secde ederler. Bu yüzden Karay Beit Knesset( Kaallarında) kadınlar ya erkeklerin yan taraflarında ya da arka tarafında oturur. Bu geleneğin kadınları dışlamak gibi bir anlamı yoktur, bu gelenek alçak gönüllük ile ilgilidir. Mehisah diye ayraç bir duvar aralarında bulunmamaktadır.
Sunday, January 22, 2012
Ölü ile Temas-Tahora ve Tuma
Ölü ile Temas-Tahora ve Tuma
Ölü ile temasta bulunan herhangi bir kişi(ölü birisinin bulunduğu-veya birisinin öldüğü odaya girmek, kadavraya veya kemiğe dokunmak , mezara dokunmak) yedi gün boyunca kirli olur. Kirliliğinin 3. ve 7.gününde, Su ile yıkanması gerekir. Saf su 'dan ve kırmızı düvenin küllerinden oluşmaktadır. Kirli Adamı yıkayan kişi, arınma suyunu kirli kişinin üzerine çördük filiziyle döker. Kirli kişiyi arındıran kişi her nedenle olursa olsun gece yarısına kadar kirli olur.
Moşe Miçrayimden çıqıp kete
Moşe Miçrayimden çıqıp kete
Çoq vaqıt keçken soñ, Moşe orta yaşlı oğlan olıp, oz halqına keldi ve olarnıñ ağır iş etkenlerini kordi. Soñ o, oz halqından biri olğan yeudiy bir miçri urğanını kordi. Çevre-çetine baqıp ve kimse olmağanını korip, o, miçrini oldürdi ve onı qum içine saqladı.
Ekinci kunü çıqıp, Moşe eki yeudiyniñ kotekleşkenlerini kordi ve ıncıtqan soyuna:
-Ne sebepten sen dostuñnı urasıñ?-dedi.
O ise:
-Seni bizge başlıq ve qadı etip kim qoydı? Miçrini oldürgeniñ dayın, meni de oldürmege isteysiñmi?-dedi.
Moşe qorqtı ve oz ozüne: Kerçekten, bu işim açıldı,-dedi.
Bu iş aqqında Paro eşitti ve Moşeni oldürmege istedi. Amma Moşe, Parodan qaçıp, Midyan toprağına yaşamaq içün ketti. Anda kelip, bir quyu yanında oturdı. Midyandaki ruhaniyniñ yedi qızı bar edi. Olar, şu quyuğa kelip, babalarınıñ qoy-eçkilerine suv bermek içün, suv çekip aşlavlarnı toldurdılar. Lakin çobanlar kelip olarnı çetken quvdılar. O zaman Moşe turıp, qızlarnı qurtardı, olarnıñ qoy-eçkilerine suv berdi. Qızlar oz babaları Reuel kelip, babası olardan:
-Bugun ne içün o qadar tez keldiñiz ya?-dep soradı.
-Bir miçri bizñi çobanlardan qurtardı ve bizge suv bile çekip, qoy-eçkilerimizge berdi,-dediler olar. O ise qızlarına:
-Ya qayda o? Ne içün siz onı qaldırdıñız? Onı çağırıñız da, o biznen pite aşasın,-dedi.
Moşe bu adamda yaşamağa razı oldı. Soñ o adam oz qızı Çipporanı Moşeğe aqayğa berdi. Çippora Moşeğe oğlan bala doğdı. Moşe: Men yabancı yerde kelmeşek oldım,-aytıp, onıñ adını Gerşom qoydı.
Çoq vaqıt keçti. Bu vaqıt içinde Miçrayim padişası oldi. İsrael oğulları ise işten iñildey ve yardım sorap, Ad..'ğa yalvara ediler, ve ağır işlerden qıynalğanları içün yalvaruvları Ad..ğa koterildi. Ad.. olarnıñ iñiltilerini eşitti ve Ozüniñ Avraamğa, Yiçaqqa ve Yaakovğa bergen vasiyeti hatırladı. Ad.. İsrael oğullarına baqtı ve olarnıñ ğam-qasevetlerini bildi.
Моше Мичрайимден чыкъып кете
Чокъ вакъыт кечкен сонъ, Моше орта яшлы огълан олып, оз халкъына кельди ве оларнынъ агъыр иш эткенлерини корди. Сонъ о, оз халкъындан бири олгъан еудий бир мичри ургъаныны корди. Чевре-четине бакъып ве кимсе олмагъаныны корип, о, мичрини олдюрди ве оны къум ичине сакълады.
Экинджи куню чыкъып, Моше эки еудийнинъ котеклешкенлерини корди ве ынджыткъан союна:
-Не себептен сен достунъны урасынъ?-деди.
О исе:
-Сени бизге башлыкъ ве къады этип ким къойды? Мичрини олдюргенинъ дайын, мени де олдюрмеге истейсинъми?-деди.
Моше къоркъты ве оз озюне: Керчектен, бу ишим ачылды,-деди.
Бу иш акъкъында Паро эшитти ве Мошени олдюрмеге истеди. Амма Моше, Пародан къачып, Мидьян топрагъына яшамакъ ичюн кетти. Анда келип, бир къую янында отурды. Мидьяндаки руханийнинъ еди къызы бар эди. Олар, шу къуюгъа келип, бабаларынынъ къой-эчкилерине сув бермек ичюн, сув чекип ашлавларны толдурдылар. Лакин чобанлар келип оларны четкен къувдылар. О заман Моше турып, къызларны къуртарды, оларнынъ къой-эчкилерине сув берди. Къызлар оз бабалары Реуэль келип, бабасы олардан:
-Бугун не ичюн о къадар тез кельдинъиз я?-деп сорады.
-Бир мичри бизнъи чобанлардан къуртарды ве бизге сув биле чекип, къой-эчкилеримизге берди,-дедилер олар. О исе къызларына:
-Я къайда о? Не ичюн сиз оны къалдырдынъыз? Оны чагъырынъыз да, о бизнен пите ашасын,-деди.
Моше бу адамда яшамагъа разы олды. Сонъ о адам оз къызы Чиппораны Мошегъе акъайгъа берди. Чиппора Мошегъе огълан бала догъды. Моше: Мен ябанджы ерде кельмешек олдым,-айтып, онынъ адыны Гершом къойды.
Чокъ вакъыт кечти. Бу вакъыт ичинде Мичрайим падишасы олди. Исраэль огъуллары исе иштен инъильдей ве ярдым сорап, Ад..'гъа ялвара эдилер, ве агъыр ишлерден къыйналгъанлары ичюн ялварувлары Ад..гъа котерильди. Ад.. оларнынъ инъильтилерини эшитти ве Озюнинъ Авраамгъа, Йичакъкъа ве Яаковгъа берген васиети хатырлады. Ад.. Исраэль огъулларына бакъты ве оларнынъ гъам-къасеветлерини бильди.
11 And it came to pass in those days, when Moses was grown up, that he went out unto his brethren, and looked on their burdens; and he saw an Egyptian smiting a Hebrew, one of his brethren.
יב וַיִּפֶן כֹּה וָכֹה, וַיַּרְא כִּי אֵין אִישׁ; וַיַּךְ, אֶת-הַמִּצְרִי, וַיִּטְמְנֵהוּ, בַּחוֹל. 12 And he looked this way and that way, and when he saw that there was no man, he smote the Egyptian, and hid him in the sand.
יג וַיֵּצֵא בַּיּוֹם הַשֵּׁנִי, וְהִנֵּה שְׁנֵי-אֲנָשִׁים עִבְרִים נִצִּים; וַיֹּאמֶר, לָרָשָׁע, לָמָּה תַכֶּה, רֵעֶךָ. 13 And he went out the second day, and, behold, two men of the Hebrews were striving together; and he said to him that did the wrong: 'Wherefore smitest thou thy fellow?'
יד וַיֹּאמֶר מִי שָׂמְךָ לְאִישׁ שַׂר וְשֹׁפֵט, עָלֵינוּ--הַלְהָרְגֵנִי אַתָּה אֹמֵר, כַּאֲשֶׁר הָרַגְתָּ אֶת-הַמִּצְרִי; וַיִּירָא מֹשֶׁה וַיֹּאמַר, אָכֵן נוֹדַע הַדָּבָר. 14 And he said: 'Who made thee a ruler and a judge over us? thinkest thou to kill me, as thou didst kill the Egyptian?' And Moses feared, and said: 'Surely the thing is known.'
טו וַיִּשְׁמַע פַּרְעֹה אֶת-הַדָּבָר הַזֶּה, וַיְבַקֵּשׁ לַהֲרֹג אֶת-מֹשֶׁה; וַיִּבְרַח מֹשֶׁה מִפְּנֵי פַרְעֹה, וַיֵּשֶׁב בְּאֶרֶץ-מִדְיָן וַיֵּשֶׁב עַל-הַבְּאֵר. 15 Now when Pharaoh heard this thing, he sought to slay Moses. But Moses fled from the face of Pharaoh, and dwelt in the land of Midian; and he sat down by a well.
טז וּלְכֹהֵן מִדְיָן, שֶׁבַע בָּנוֹת; וַתָּבֹאנָה וַתִּדְלֶנָה, וַתְּמַלֶּאנָה אֶת-הָרְהָטִים, לְהַשְׁקוֹת, צֹאן אֲבִיהֶן. 16 Now the priest of Midian had seven daughters; and they came and drew water, and filled the troughs to water their father's flock.
יז וַיָּבֹאוּ הָרֹעִים, וַיְגָרְשׁוּם; וַיָּקָם מֹשֶׁה וַיּוֹשִׁעָן, וַיַּשְׁקְ אֶת-צֹאנָם. 17 And the shepherds came and drove them away; but Moses stood up and helped them, and watered their flock.
יח וַתָּבֹאנָה, אֶל-רְעוּאֵל אֲבִיהֶן; וַיֹּאמֶר, מַדּוּעַ מִהַרְתֶּן בֹּא הַיּוֹם. 18 And when they came to Reuel their father, he said: 'How is it that ye are come so soon to-day?'
יט וַתֹּאמַרְןָ--אִישׁ מִצְרִי, הִצִּילָנוּ מִיַּד הָרֹעִים; וְגַם-דָּלֹה דָלָה לָנוּ, וַיַּשְׁקְ אֶת-הַצֹּאן. 19 And they said: 'An Egyptian delivered us out of the hand of the shepherds, and moreover he drew water for us, and watered the flock.'
כ וַיֹּאמֶר אֶל-בְּנֹתָיו, וְאַיּוֹ; לָמָּה זֶּה עֲזַבְתֶּן אֶת-הָאִישׁ, קִרְאֶן לוֹ וְיֹאכַל לָחֶם. 20 And he said unto his daughters: 'And where is he? Why is it that ye have left the man? call him, that he may eat bread.'
כא וַיּוֹאֶל מֹשֶׁה, לָשֶׁבֶת אֶת-הָאִישׁ; וַיִּתֵּן אֶת-צִפֹּרָה בִתּוֹ, לְמֹשֶׁה. 21 And Moses was content to dwell with the man; and he gave Moses Zipporah his daughter.
כב וַתֵּלֶד בֵּן, וַיִּקְרָא אֶת-שְׁמוֹ גֵּרְשֹׁם: כִּי אָמַר--גֵּר הָיִיתִי, בְּאֶרֶץ נָכְרִיָּה. {פ} 22 And she bore a son, and he called his name Gershom; for he said: 'I have been a stranger in a strange land.' {P}
כג וַיְהִי בַיָּמִים הָרַבִּים הָהֵם, וַיָּמָת מֶלֶךְ מִצְרַיִם, וַיֵּאָנְחוּ בְנֵי-יִשְׂרָאֵל מִן-הָעֲבֹדָה, וַיִּזְעָקוּ; וַתַּעַל שַׁוְעָתָם אֶל-הָאֱלֹהִים, מִן-הָעֲבֹדָה. 23 And it came to pass in the course of those many days that the king of Egypt died; and the children of Israel sighed by reason of the bondage, and they cried, and their cry came up unto God by reason of the bondage.
כד וַיִּשְׁמַע אֱלֹהִים, אֶת-נַאֲקָתָם; וַיִּזְכֹּר אֱלֹהִים אֶת-בְּרִיתוֹ, אֶת-אַבְרָהָם אֶת-יִצְחָק וְאֶת-יַעֲקֹב. 24 And God heard their groaning, and God remembered His covenant with Abraham, with Isaac, and with Jacob.
כה וַיַּרְא אֱלֹהִים, אֶת-בְּנֵי יִשְׂרָאֵל; וַיֵּדַע, אֱלֹהִים. {ס} 25 And God saw the children of Israel, and God took cognizance of them.
Labels:
Crimea,
Moşe Miçrayimden çıqıp kete,
Qırım Dialekti,
Şemot,
Tora
Saturday, January 21, 2012
Moşeniñ Doğuvı
Moşeniñ Doğuvı
Leviy qabilesinden birisi ozüne şu qabileden de bir qızğa evlendi. Apayı yüklü oldı ve oğlan bala taptı. O, balanıñ pek dülber olğanını korip, onı uç ay devamında saqlay edi. Amma onı artıq saqlamağa çaresi qalmağanından, o ,qamıştan orülgen sepetni aldı ve onı qatrannen ve ziftnen ziftledi. İçine balanı qoyıp, deryanıñ yalısı yanındaki qamışlıqqa qoydı. Balanıñ tatası ise, onen ne olacağını kormek içün, avlaqta turdı.
Soñ Paronıñ qızı deryağa yuvunmağa çıqtı, onıñ hızmetçi qızları ise deryanıñ yalı boyunda yure ediler. O, qamışlıqnıñ arasındaki sepetni kordi ve ozüniñ hızmetçisini onı almaq içün yolladı. Açtı ve balanı kordi. Bala ağlay edi. O, onı acıdı ve:
-Bu-yeudiy balası,-dedi.
Balanıñ tatası Paronıñ qızından:
-Barıp, balanı sütten qalmağance emizdirmek içün, yeudiy qadınlarından birisini saña çağırayımmı?-dep soradı.
-Ebet.bar,-dedi oña Paro qızı.
Qız ketti ve balanıñ anasını alıp keldi. Paro qızı oña:
-Bu balanı al da, onı emizdir. Soñ men seniñ aqqıñnı oderim,-dedi.
Qadın balanı aldı ve onı emizdire edi. Bala buyük olğan soñ, o, onı Paro qızına alıp keldi, ve bala Paro qızınıñ oğlu oldı. Paro qızı: Men onı suvdan çıqardım,-dep oña Moşe (Meşetihu) degen ad qoydı.
Мошенинъ Догъувы
Левий къабилесинден бириси озюне шу къабиледен де бир къызгъа эвленди. Апайы юклю олды ве огълан бала тапты. О, баланынъ пек дюльбер олгъаныны корип, оны уч ай девамында сакълай эди. Амма оны артыкъ сакъламагъа чареси къалмагъанындан, о ,къамыштан орюльген сепетни алды ве оны къатраннен ве зифтнен зифтледи. Ичине баланы къойып, дерьянынъ ялысы янындаки къамышлыкъкъа къойды. Баланынъ татасы исе, онен не оладжагъыны кормек ичюн, авлакъта турды.
Сонъ Паронынъ къызы дерьягъа ювунмагъа чыкъты, онынъ хызметчи къызлары исе дерьянынъ ялы боюнда юре эдилер. О, къамышлыкънынъ арасындаки сепетни корди ве озюнинъ хызметчисини оны алмакъ ичюн ёллады. Ачты ве баланы корди. Бала агълай эди. О, оны аджыды ве:
-Бу-еудий баласы,-деди.
Баланынъ татасы Паронынъ къызындан:
-Барып, баланы сюттен къалмагъандже эмиздирмек ичюн, еудий къадынларындан бирисини санъа чагъырайыммы?-деп сорады.
-Эбет.бар,-деди онъа Паро къызы.
Къыз кетти ве баланынъ анасыны алып кельди. Паро къызы онъа:
-Бу баланы ал да, оны эмиздир. Сонъ мен сенинъ акъкъынъны одерим,-деди.
Къадын баланы алды ве оны эмиздире эди. Бала буюк олгъан сонъ, о, оны Паро къызына алып кельди, ве бала Паро къызынынъ огълу олды. Паро къызы: Мен оны сувдан чыкъардым,-деп онъа Моше (Мешетиху) деген ад къойды.
א וַיֵּלֶךְ אִישׁ, מִבֵּית לֵוִי; וַיִּקַּח, אֶת-בַּת-לֵוִי. 1 And there went a man of the house of Levi, and took to wife a daughter of Levi.
ב וַתַּהַר הָאִשָּׁה, וַתֵּלֶד בֵּן; וַתֵּרֶא אֹתוֹ כִּי-טוֹב הוּא, וַתִּצְפְּנֵהוּ שְׁלֹשָׁה יְרָחִים. 2 And the woman conceived, and bore a son; and when she saw him that he was a goodly child, she hid him three months.
ג וְלֹא-יָכְלָה עוֹד, הַצְּפִינוֹ, וַתִּקַּח-לוֹ תֵּבַת גֹּמֶא, וַתַּחְמְרָה בַחֵמָר וּבַזָּפֶת; וַתָּשֶׂם בָּהּ אֶת-הַיֶּלֶד, וַתָּשֶׂם בַּסּוּף עַל-שְׂפַת הַיְאֹר. 3 And when she could not longer hide him, she took for him an ark of bulrushes, and daubed it with slime and with pitch; and she put the child therein, and laid it in the flags by the river's brink.
ד וַתֵּתַצַּב אֲחֹתוֹ, מֵרָחֹק, לְדֵעָה, מַה-יֵּעָשֶׂה לוֹ. 4 And his sister stood afar off, to know what would be done to him.
ה וַתֵּרֶד בַּת-פַּרְעֹה לִרְחֹץ עַל-הַיְאֹר, וְנַעֲרֹתֶיהָ הֹלְכֹת עַל-יַד הַיְאֹר; וַתֵּרֶא אֶת-הַתֵּבָה בְּתוֹךְ הַסּוּף, וַתִּשְׁלַח אֶת-אֲמָתָהּ וַתִּקָּחֶהָ. 5 And the daughter of Pharaoh came down to bathe in the river; and her maidens walked along by the river-side; and she saw the ark among the flags, and sent her handmaid to fetch it.
ו וַתִּפְתַּח וַתִּרְאֵהוּ אֶת-הַיֶּלֶד, וְהִנֵּה-נַעַר בֹּכֶה; וַתַּחְמֹל עָלָיו--וַתֹּאמֶר, מִיַּלְדֵי הָעִבְרִים זֶה. 6 And she opened it, and saw it, even the child; and behold a boy that wept. And she had compassion on him, and said: 'This is one of the Hebrews' children.'
ז וַתֹּאמֶר אֲחֹתוֹ, אֶל-בַּת-פַּרְעֹה, הַאֵלֵךְ וְקָרָאתִי לָךְ אִשָּׁה מֵינֶקֶת, מִן הָעִבְרִיֹּת; וְתֵינִק לָךְ, אֶת-הַיָּלֶד. 7 Then said his sister to Pharaoh's daughter: 'Shall I go and call thee a nurse of the Hebrew women, that she may nurse the child for thee?'
ח וַתֹּאמֶר-לָהּ בַּת-פַּרְעֹה, לֵכִי; וַתֵּלֶךְ, הָעַלְמָה, וַתִּקְרָא, אֶת-אֵם הַיָּלֶד. 8 And Pharaoh's daughter said to her: 'Go.' And the maiden went and called the child's mother.
ט וַתֹּאמֶר לָהּ בַּת-פַּרְעֹה, הֵילִיכִי אֶת-הַיֶּלֶד הַזֶּה וְהֵינִקִהוּ לִי, וַאֲנִי, אֶתֵּן אֶת-שְׂכָרֵךְ; וַתִּקַּח הָאִשָּׁה הַיֶּלֶד, וַתְּנִיקֵהוּ. 9 And Pharaoh's daughter said unto her: 'Take this child away, and nurse it for me, and I will give thee thy wages.' And the woman took the child, and nursed it.
י וַיִּגְדַּל הַיֶּלֶד, וַתְּבִאֵהוּ לְבַת-פַּרְעֹה, וַיְהִי-לָהּ, לְבֵן; וַתִּקְרָא שְׁמוֹ, מֹשֶׁה, וַתֹּאמֶר, כִּי מִן-הַמַּיִם מְשִׁיתִהוּ. 10 And the child grew, and she brought him unto Pharaoh's daughter, and he became her son. And she called his name Moses, and said: 'Because I drew him out of the water.'
Tuesday, January 17, 2012
Şemot-Miçrayimde İsraellilerge olğan şefqatsız munasebet
Yakovnen beraber Miçrayimğe kelgen İsraeloğullarınıñ adları bulardır: Ruben, Şimeon, Leviy, Yeuda, İssahar, Zevulun, Binyamin, Dan, Naftali, Gad Ve Aşer. Er biri oz qorantasınen keldi. Yakovnıñ butün evlatları 70 can ediler, olardan olğan Yosef qorantasınen beraber ise o zaman Miçrayimde yaşay edi.
Yosef ve onıñ episi ağa-qardaşları ve olarnıñ episi aqranları keçindiler. İsraelliler ise doğıp arttılar, ziyadeleştiler ve çoq sayılı oldılar, ve Goşen vilayeti olarnen toldurıldı. Soñra Miçrayimde Yosefni bilmegen yañı padişa tahtqa çıqtı. O, oz halqına:
-Mına İsrael halqı bizden çoq sayılı ve onıñ içün qudretli oldı. Keliñiz, olarnen yapacaq işimizni aqılnen yapayıq. Yoqsa, olar daa çoqlaşırlar ve, cenk başlasa, olar bizim duşmanlarımızğa qoşulır, bizge qarşı cenk eter ve toprağımızdan çıqıp keterler,-dedi.
İsraellilerni ağır işke zorlamaq içün, Miçrayimliler olarğa başlıqlar qoydılar. İsraelliler Paroğa, yemeklerni saqlamaq içün, Pifom ve Raamses degen şeerlerni qurdılar. Lakin ne qadar çoq olarnı zorlasalar da, o qadar olar bu memlekette çoqlaşa ve darqala ediler, tap Miçrayimliler İsrael oğullarından qorqmağa başladılar. Onıñ içün olar İsraellilerni işke merametsizliknen zorlay ediler. Miçrayimliler olarğa kireç ve kirpiçlernen ağır işni ve er bir tarla işini berip, olarnıñ yaşayışlarını pek accı ettiler. Er bir ağır işke Miçrayimliler İsraellilerni merametsizliknen zorlay ediler.
Miçrayim padişası yeudiy ebanaylarından ekisini çağırttı. Birisiniñ adı Şifra edi, digeriniñ- Pua. O, olarğa:
-Yeudiylerde ebanaylıq yapqanda, olar bala doğğanlarını korgeniñizde, eger oğlan olsa, onı oldüriñiz, qız olsa eger, sağ qaldırıñız,-dep emir etti.
Lakin ebanaylar Ad..'dan qorqa ediler ve Miçrayim padişası olarğa aytqanı kibi yapmayıp, oğlan balalarnı sağ qaldıra ediler. O zaman Miçrayim Padişası ebanaylarnı ozüne çağırttı ve olardan:
-Ne içün boyle yapasıñız?Ne içün oğlan balalarnı sağ qaldırasıñız?-dep soradı.
-Yeudiy qadınları Miçrayim qadınları dayın degil. Olar sağlamlar. Ebanay kelmezden evel, olar endi doğalar,-dediler Paroğa ebanaylar.
Ad..'ğa ebanaylarğa merametli edi. Halq ise çoq sayılı ve onıñ içün qudretli ve kuçlü ola edi. Ebanaylar Ad..'ğa qorqqanları içün, O olarnı qorantalı ve evli-barqlı etti. O zaman Paro butün halqına emir etti:
-Er bir yañı doğğan yeudiy oğlanını deryağa taşlañız, er bir qıznı ise sağ qaldırıñız.
Яковнен берабер Мичрайимгъе кельген Исраэлогъулларынынъ адлары булардыр: Рубен, Шимеон, Левий, Еуда, Иссахар, Зевулун, Биньямин, Дан, Нафтали, Гад Ве Ашер. Эр бири оз къорантасынен кельди. Яковнынъ бутюн эвлатлары 70 джан эдилер, олардан олгъан Ёсеф къорантасынен берабер исе о заман Мичрайимде яшай эди.
Ёсеф ве онынъ эписи агъа-къардашлары ве оларнынъ эписи акъранлары кечиндилер. Исраэллилер исе догъып арттылар, зияделештилер ве чокъ сайылы олдылар, ве Гошен вилаети оларнен толдурылды. Сонъра Мичрайимде Ёсефни бильмеген янъы падиша тахткъа чыкъты. О, оз халкъына:
-Мына Исраэль халкъы бизден чокъ сайылы ве онынъ ичюн къудретли олды. Келинъиз, оларнен япаджакъ ишимизни акъылнен япайыкъ. Ёкъса, олар даа чокълашырлар ве, дженк башласа, олар бизим душманларымызгъа къошулыр, бизге къаршы дженк этер ве топрагъымыздан чыкъып кетерлер,-деди.
Исраэллилерни агъыр ишке зорламакъ ичюн, Мичрайимлилер оларгъа башлыкълар къойдылар. Исраэллилер Парогъа, емеклерни сакъламакъ ичюн, Пифом ве Раамсес деген шеэрлерни къурдылар. Лакин не къадар чокъ оларны зорласалар да, о къадар олар бу мемлекетте чокълаша ве даркъала эдилер, тап Мичрайимлилер Исраэль огъулларындан къоркъмагъа башладылар. Онынъ ичюн олар Исраэллилерни ишке мераметсизликнен зорлай эдилер. Мичрайимлилер оларгъа киреч ве кирпичлернен агъыр ишни ве эр бир тарла ишини берип, оларнынъ яшайышларыны пек аджджы эттилер. Эр бир агъыр ишке Мичрайимлилер Исраэллилерни мераметсизликнен зорлай эдилер.
Мичрайим падишасы еудий эбанайларындан экисини чагъыртты. Бирисининъ ады Шифра эди, дигерининъ- Пуа. О, оларгъа:
-Еудийлерде эбанайлыкъ япкъанда, олар бала догъгъанларыны коргенинъизде, эгер огълан олса, оны олдюринъиз, къыз олса эгер, сагъ къалдырынъыз,-деп эмир этти.
Лакин эбанайлар Ад..'дан къоркъа эдилер ве Мичрайим падишасы оларгъа айткъаны киби япмайып, огълан балаларны сагъ къалдыра эдилер. О заман Мичрайим Падишасы эбанайларны озюне чагъыртты ве олардан:
-Не ичюн бойле япасынъыз?Не ичюн огълан балаларны сагъ къалдырасынъыз?-деп сорады.
-Еудий къадынлары Мичрайим къадынлары дайын дегиль. Олар сагъламлар. Эбанай кельмезден эвель, олар энди догъалар,-дедилер Парогъа эбанайлар.
Ад..'гъа эбанайларгъа мераметли эди. Халкъ исе чокъ сайылы ве онынъ ичюн къудретли ве кучлю ола эди. Эбанайлар Ад..'гъа къоркъкъанлары ичюн, О оларны къоранталы ве эвли-баркълы этти. О заман Паро бутюн халкъына эмир этти:
-Эр бир янъы догъгъан еудий огъланыны дерьягъа ташланъыз, эр бир къызны исе сагъ къалдырынъыз.
Exodus Chapter 1 שְׁמוֹת
א וְאֵלֶּה, שְׁמוֹת בְּנֵי יִשְׂרָאֵל, הַבָּאִים, מִצְרָיְמָה: אֵת יַעֲקֹב, אִישׁ וּבֵיתוֹ בָּאוּ. 1 Now these are the names of the sons of Israel, who came into Egypt with Jacob; every man came with his household:
ב רְאוּבֵן שִׁמְעוֹן, לֵוִי וִיהוּדָה. 2 Reuben, Simeon, Levi, and Judah;
ג יִשָּׂשכָר זְבוּלֻן, וּבִנְיָמִן. 3 Issachar, Zebulun, and Benjamin;
ד דָּן וְנַפְתָּלִי, גָּד וְאָשֵׁר. 4 Dan and Naphtali, Gad and Asher.
ה וַיְהִי, כָּל-נֶפֶשׁ יֹצְאֵי יֶרֶךְ-יַעֲקֹב--שִׁבְעִים נָפֶשׁ; וְיוֹסֵף, הָיָה בְמִצְרָיִם. 5 And all the souls that came out of the loins of Jacob were seventy souls; and Joseph was in Egypt already.
ו וַיָּמָת יוֹסֵף וְכָל-אֶחָיו, וְכֹל הַדּוֹר הַהוּא. 6 And Joseph died, and all his brethren, and all that generation.
ז וּבְנֵי יִשְׂרָאֵל, פָּרוּ וַיִּשְׁרְצוּ וַיִּרְבּוּ וַיַּעַצְמוּ--בִּמְאֹד מְאֹד; וַתִּמָּלֵא הָאָרֶץ, אֹתָם. {פ} 7 And the children of Israel were fruitful, and increased abundantly, and multiplied, and waxed exceeding mighty; and the land was filled with them. {P}
ח וַיָּקָם מֶלֶךְ-חָדָשׁ, עַל-מִצְרָיִם, אֲשֶׁר לֹא-יָדַע, אֶת-יוֹסֵף. 8 Now there arose a new king over Egypt, who knew not Joseph.
ט וַיֹּאמֶר, אֶל-עַמּוֹ: הִנֵּה, עַם בְּנֵי יִשְׂרָאֵל--רַב וְעָצוּם, מִמֶּנּוּ. 9 And he said unto his people: 'Behold, the people of the children of Israel are too many and too mighty for us;
י הָבָה נִתְחַכְּמָה, לוֹ: פֶּן-יִרְבֶּה, וְהָיָה כִּי-תִקְרֶאנָה מִלְחָמָה וְנוֹסַף גַּם-הוּא עַל-שֹׂנְאֵינוּ, וְנִלְחַם-בָּנוּ, וְעָלָה מִן-הָאָרֶץ. 10 come, let us deal wisely with them, lest they multiply, and it come to pass, that, when there befalleth us any war, they also join themselves unto our enemies, and fight against us, and get them up out of the land.'
יא וַיָּשִׂימוּ עָלָיו שָׂרֵי מִסִּים, לְמַעַן עַנֹּתוֹ בְּסִבְלֹתָם; וַיִּבֶן עָרֵי מִסְכְּנוֹת, לְפַרְעֹה--אֶת-פִּתֹם, וְאֶת-רַעַמְסֵס. 11 Therefore they did set over them taskmasters to afflict them with their burdens. And they built for Pharaoh store-cities, Pithom and Raamses.
יב וְכַאֲשֶׁר יְעַנּוּ אֹתוֹ, כֵּן יִרְבֶּה וְכֵן יִפְרֹץ; וַיָּקֻצוּ, מִפְּנֵי בְּנֵי יִשְׂרָאֵל. 12 But the more they afflicted them, the more they multiplied and the more they spread abroad. And they were adread because of the children of Israel.
יג וַיַּעֲבִדוּ מִצְרַיִם אֶת-בְּנֵי יִשְׂרָאֵל, בְּפָרֶךְ. 13 And the Egyptians made the children of Israel to serve with rigour.
יד וַיְמָרְרוּ אֶת-חַיֵּיהֶם בַּעֲבֹדָה קָשָׁה, בְּחֹמֶר וּבִלְבֵנִים, וּבְכָל-עֲבֹדָה, בַּשָּׂדֶה--אֵת, כָּל-עֲבֹדָתָם, אֲשֶׁר-עָבְדוּ בָהֶם, בְּפָרֶךְ. 14 And they made their lives bitter with hard service, in mortar and in brick, and in all manner of service in the field; in all their service, wherein they made them serve with rigour.
טו וַיֹּאמֶר מֶלֶךְ מִצְרַיִם, לַמְיַלְּדֹת הָעִבְרִיֹּת, אֲשֶׁר שֵׁם הָאַחַת שִׁפְרָה, וְשֵׁם הַשֵּׁנִית פּוּעָה. 15 And the king of Egypt spoke to the Hebrew midwives, of whom the name of the one was Shiphrah, and the name of the other Puah;
טז וַיֹּאמֶר, בְּיַלֶּדְכֶן אֶת-הָעִבְרִיּוֹת, וּרְאִיתֶן, עַל-הָאָבְנָיִם: אִם-בֵּן הוּא וַהֲמִתֶּן אֹתוֹ, וְאִם-בַּת הִוא וָחָיָה. 16 and he said: 'When ye do the office of a midwife to the Hebrew women, ye shall look upon the birthstool: if it be a son, then ye shall kill him; but if it be a daughter, then she shall live.'
יז וַתִּירֶאןָ הַמְיַלְּדֹת, אֶת-הָאֱלֹהִים, וְלֹא עָשׂוּ, כַּאֲשֶׁר דִּבֶּר אֲלֵיהֶן מֶלֶךְ מִצְרָיִם; וַתְּחַיֶּיןָ, אֶת-הַיְלָדִים. 17 But the midwives feared God, and did not as the king of Egypt commanded them, but saved the men-children alive.
יח וַיִּקְרָא מֶלֶךְ-מִצְרַיִם, לַמְיַלְּדֹת, וַיֹּאמֶר לָהֶן, מַדּוּעַ עֲשִׂיתֶן הַדָּבָר הַזֶּה; וַתְּחַיֶּיןָ, אֶת-הַיְלָדִים. 18 And the king of Egypt called for the midwives, and said unto them: 'Why have ye done this thing, and have saved the men-children alive?'
יט וַתֹּאמַרְןָ הַמְיַלְּדֹת אֶל-פַּרְעֹה, כִּי לֹא כַנָּשִׁים הַמִּצְרִיֹּת הָעִבְרִיֹּת: כִּי-חָיוֹת הֵנָּה, בְּטֶרֶם תָּבוֹא אֲלֵהֶן הַמְיַלֶּדֶת וְיָלָדוּ. 19 And the midwives said unto Pharaoh: 'Because the Hebrew women are not as the Egyptian women; for they are lively, and are delivered ere the midwife come unto them.'
כ וַיֵּיטֶב אֱלֹהִים, לַמְיַלְּדֹת; וַיִּרֶב הָעָם וַיַּעַצְמוּ, מְאֹד. 20 And God dealt well with the midwives; and the people multiplied, and waxed very mighty.
כא וַיְהִי, כִּי-יָרְאוּ הַמְיַלְּדֹת אֶת-הָאֱלֹהִים; וַיַּעַשׂ לָהֶם, בָּתִּים. 21 And it came to pass, because the midwives feared God, that He made them houses.
כב וַיְצַו פַּרְעֹה, לְכָל-עַמּוֹ לֵאמֹר: כָּל-הַבֵּן הַיִּלּוֹד, הַיְאֹרָה תַּשְׁלִיכֻהוּ, וְכָל-הַבַּת, תְּחַיּוּן. {פ} 22 And Pharaoh charged all his people, saying: 'Every son that is born ye shall cast into the river, and every daughter ye shall save alive.' {P}
Sunday, January 15, 2012
Abu Anan Yitzhak ben Ali ben Yitzhak
Abu Anan Yitzhak ben Ali ben Yitzhak
Hayatı Hk.
Abu Anan Yitzhak ben Ali ben Yitzhak , David İbn-i Hiti listesinde önemli bir Karay ilim adamı olarak kaydedilir. Saadiah Gaon'a muhalifti, Saadiya Gaon'a karşı yazdığı eserler ile kaydetti. Ben Ali, onuncu yüzyılda yaşamıştır. Onun hakkında başka çok az şey bilinir.
Saturday, January 14, 2012
Karaim ve Rabbanim Arasında-Rabbi Eliyahu Mizrahi, 57:176-192-Sefer Ha Mispar 1533 Istanbul
Karayim ders verilmesine karşı çıkarılan bir aforoz tebliği konusunda:
Konstantiniye şehri kongregasyonlarının bazı üyeleri tarafından, şehrin liderleri ile birlikte, Poli Kongregasyonu sinagogunda çıkarılan aforoz tebliğine ilişkindir. Buna göre: Kimse Karayime hiçbir konuda eğitim veremez: Ne Kitabı Mukaddes, ne Mişna, ne Talmud, halakha ya da agada, ne de-ister metnin basit, bire bir anlamı, ister mistik tefsirler olsun- Kutsal Kitap tefsirleri,ne herhangi bir (adı ve hatırası yeryüzünden silinesi) Yunan bilgeliği, ne mantık, bilim, metafizik, matematik, kesirler, astronomi, müzik, etik, ne de bu disiplinlerin herhangi bir branşında, ne izahat yolula, ne de inceleme, tartışma, okuma ve hatta küçük çocukların (okuma öğrenirken) yaptıkları gibi sessiz harfleri seslilerle birleştirmek suretiyle.
Ve bunlar, bu aforoz tebliğini çıkarması için şehrin tüm kongregasyonlarının başkanı olan Hahamı çağırttılar, ancak o, izin verilmiş bir şeyi yasaklamanın yanlış olduğunu bildirerek bunu reddetti. Haham ayrıca, Yunanlılar tarafından yorumlanan bu bilginin, bilindiği kadarıyla onların kendi zihinlerinden, kendi araştırmalarından çıkardıkları sonuçlardan edindikleri bilgiler olduğunu ve böyle konuları ister Hristiyanlara, ister Müslüman, ister Karayim ya da istediği herhangi bir milletten birine öğretmeye herkesin izni olduğunu bildirdi. Ortada yasak falan olmadığına göre, buna karşı nasıl tebliğ çıkarabildiniz?
Daha sonra Haham sözlerine riayet edilmediğini gördü ve konu üzerine bir karara varmak için ertesi sabaha kadar süre verdi. Yasak taraftarları, hahamın zaman kazanmak için onlara gelmeden geceyi geçirmeye niyetli olduğunu görünce, emellerini gerçekleştirmek üzere sabahleyin toplanmaya kendilerni zorlamak için, bir aforoz tebliği çıkardılar. Buna göre, pek çok kişi sonunda tersi bir kanaate varsa bile, kimsenin görüşünü değiştirmesine izin verilmeyecekti.
Öğretmenler bu planı duydukları zaman, yasaktan yana hareket edenlere karşı feryat ederek şöyle dediler: Dedelerimizden ve babalarımızdan bugüne kadar bize izin verilen bu işi ne diye bize yasaklıyorsunuz! Bu konular, adları ve hatıraları yeryüzünden silinesi Yunan bilgeleri tarafından yazılmış kitaplarda yer alır. Ve yazıldıkları günden bugüne kadar, her millet diğerine, Hristiyanlar Yahudilere, Yahudiler Hristiyanlara, Müslümanlar Yahudilere, Yahudiler Müslümanlara, Hristiyanlar Müslümanlara ve Müslümanlar Hristiyanlara bunları öğretmektedir. Halkımızın önde gelen pek çok bilgini, kendilerini geçindirmek, hayatlarını onurlu biçimde kazanmak, başka işlerle kendilerini alçaltma ihtiyacından kurtulmak için Karayime, Hristiyana ve Müslümanlara eğitim vermişlerdir ve onlara karşı bir söyleyen tek bir kişi dahi çıkmamıştır. Şimdi ne suç işledik, ne günah işledik ki, hiçbir hatamızı görmeden üstümüze çullanıp, aforoz kılıcı ile bizi baskı altına alıyorsunuz?
Ve bir grup öğretmen ayaklanıp tüm Konstantiniye sinagoglarının Baş Hahamı'na gittiler ve bu durumu protesto ettiler. Haham onlara (yasak koymaya çalışanların)yaptığının iyi bir şey olmadığı, serbest bir şeyi kimseye yasaklayacak yetkileri olmadığı cevabını verdi. Öğretmenlere, şimdi otağınıza dönün, ben onları bu niyetlerini gerçekleştirmekten alıkoymak için üzerime düşeni yapacağını, dedi.
Öğretmenler onunla konuşurlarken, yasağın gelmesi için aktif biçimde çalışan bazı liderler belirdi; zira bunlar, öğretmenlerin protestoya gittiklerini haber alımışlardı. Ve bu iki grup, gitgide şiddetlenen bir tartışmaya girdiler. Yasağın çıkmasında rolü olanlar hışımla oradan ayrıldılar ve Poli sinagogunda toplanan ve bu yasağın çıkması için uğraşan gruba karşı protestoda bulunan kim olursa dövmeleri için, eller sopalı bir yığın serseri topladılar.
Sabahleyin, öğretmenler, Zeitun sinangogunda, kongregasyon üyeleri, şehrin liderleri ve yaşlılarından oluşan çok büyük bir meclis topladılar. Burada, Baş Haham'a, yasağın çıkarılması için toplanan kurulun planını hükümsüz kılması çağırısında bulundular. Haham(Zeitun sinagoguna) geldi ve tam konuşmaya başladığı sırada, diğer meclisten ulaklar gelip Hahama ilk meclisin toplandığı Poli Sinagoguna, bizim yanımıza gelmeyip de neden bu meclise katılıyorsunuz? diye sordular.
Haham onlara şöyle yanıt verdi: Çünkü gördüm ki sizler niyeti kötü-bu sürtüşmeyi devam ettirmek isteyen-cahil ve düşüncesiz insanları, emellerinizi gerçekleştirmek için meşru ya da gayrimeşru her yolu kullanacak kişileri aranıza aldınız.
Onlarla gitmesi için hahama yalvadıkları halde, o bunu reddetti; bunun üzerine onlar (ulaklar) yollayarak, onlara gitmeyi kabul ederseniz, sizin için iyi olur, yoksa bilin ki tüm meclis onlara önderlik etmek ve yönetmek üzere yerinize bir başka haham atamayı şimdiden kabullenmiş ve bo konuda görüş birliğine varmıştır dediler.
Haham bunları duyunca , yanında İsrailli ihtiyar heyetinden birileriyle, kalkıp gitti. Zorbalar Poli Sinagogunun önünde-ellerinde sopalarla-dikilmiş, gelen kişinin, planlarını bozmayı kendine iş edinmiş bu insanın kim olduğunu görmek için bekliyorlardı. Bunlar, Her kim ki planımıza haksız yere karışır ve yasağın çıkması için toplanılan bu salonun girişine yaklaşırsa, kesinlikle ölecektir, diye beyanda bulunmuşlardı. Bu kötü sözleri duyan öğretmenler, bu yüzden oraya yaklaşıp, konuşup, görüşlerini bildirme imkanı bulamıyordu. Ve Haham orada hiçbir öğretmenin olmadığını, oradakilerden hiçbirinin de-zorbaların üzerlerine çullanması korkusuyla-yasağın engellenmesini savunan şeyler söylemeye cesaret edemediğini gördü ve bir önceki gün toplanmış olanların, niyetlerine ters düşen makul bir argüman duysalar ve karşıt görüş çoğunluk durumuna gelse bile, kimsenin fikrini değiştirmemesini öngören bir yasağı kabul ettiklerini öğrendi. Bu yüzden, haham sessiz kaldı ve iyi ya da kötü tek bir kelime etmedi. Öğretmenlere karşı çıkanlar Tanrı'nın evinde ayağa kalkıp, Tevrat tomarlarını ellerine aldılar ve planladıkları gibi, yüksek sesle yasağı ilan ettiler.
Bana öyle geliyor ki, bu yasağın , onu onaylayanlar dışında başka hiç kimse için bir aslı yoktur... İşte, şu yanıttan da sizin çok açık göreceğiniz gibi, Poli Kongregasyonu sinagogunda meclis tarafından kabul edilen- Karayimin Yunan bilgeliği konusunda dahi eğitilmesine karşı çıkan-bu yasak, yalnızca o meclisi, onu kabul edenleri bağlar. Öte yandan, onu kabullenmeyenler, yasağı geçiren mecliste diğerleriyle yan yana yer almış, elinde Tevrat tomarı tutan biri dahi olsa, bu yasak o kişiyi hiçbir biçimde bağlamaz. Hele orada olmayan ve ayaklanıp bunu protesto etmiş olanları hiç. Zira bunu çıkaranlar bu yasağı ister bir ahit, ister bir nidu'i olarak düşünmüş olsun, bunun hiçbir hükmü olmadığı apaçık bellidir. Ve eğer bu kesinse, öğretmenlerden bir kısımının yasağı kabul edip bir kısımının etmemesi gibi bir durum söz konusu olmadıkça, Yahudi cemaati içinde ayrılık çıkarmayı yasaklayan kural, bu örnekte geçerli olamaz. Öyle olsaydı, azınlıkta kalanlar, ayrı grupların oluşmasını ve Yahudi halkı arasındaki uzlaşmazlığın tırmanmasını engellemek için, çoğunluğun iradesini kabul etmek zorundaydı. Şimdiki örnek öyle olsa, az önce adı geçen cevaptaki, insanların bazılarının yasağı istedikleri ve yasağın aleyhinde konuşan kimseyi dinlemedikleri ,bazılarının ise yasağı istemediği ve kimi isterlerse ona uymayı arzuladıkları sorunla benzer bir durum olurdu. Oysa burada, öğretmenler arasında hiçbir fikir ayrılığının olmadığı, Karayime eğitim verilmesi yasağını reddetmekte hepsinin fikir birliğine vardıkları ve hepsinin eskiden olduğu gibi Karayimi eğitmeyi sürdürmek istedikleri söz konusu durumda, Yahudiler arasında ayrılık çıkarma yasağının geçerli olmayacağı açıktır ve kolaylıkla anlaşılabilir. Bu yasağın, ihtiyari bir meseleyle ilgili olduğunu da inkar edemeyiz. Maimonides'in responsum'unda tartışılan yasak gibi, bu da, ne bir emrin yerine getirilmesi, ne de bir yasaktan sapılmasıyla ilgili. Bunun, bir yasağın ihlaliyle ilgili olduğu-yani Karayimin sözlü Tevrat'ı inkar eden heretikler oldukları ve bir mezar çukuruna atılmaları gerekenlerden oldukları, dolayısıyla, zihnin aydınlatılmasından daha yüceltici bir olmadığına göre, zihni aydınlatan konularda onları eğitmek suretiyle yüceltmenin uygun olmadığı şeklinde bir savunma yapılamaz. Öyle olsa, her ne kadar bir mezar çukuruna atılacaklardan olmasalar da, yüceltilecekler arasında da olmayan Müslümanlara ve Hıristiyanlara bu konuları öğretmek de uygunsuz olurdu. Eğer bu konularda eğitim vermek yasaklanan yüceltmenin anlamına karşılık gelseydi, Müslümanları ve Hıristiyanları eğitmek de yasaklanmış olurdu. Ancak durum böyle değildir, zira onlar kendileri de kabul ediyorlar ki , bu konuların Hıristiyanlara ve Müslümanlara öğretilmesine karşı hiçbir yasak mevcut değildir. Yahudi halkının kendinden kişilerin yaşadığı her yerde nasıl konuştuklarını, Hıristiyanlar ve putperestlere nasıl eğitim verdiklerini gidin görün. Hiçbir şehirde, bunu engelleyen tek bir otorite dahi yoktur.
Hatırası mübarek olan Maimonides'e atfedilen efsanelerden anlaşılıyor ki, onun bu konulardaki öğretmenlerinin çoğu Müslümandı ve bu konuları kendilerine öğretmesi için ona gelenler arasında başka milletlerden insanlar da vardı. Dahası, onunla başka milletlerden olanlar arasında, akla gelebilecek her disiplinde, sayısını bilmediğimiz pek çok soru-cevap alışverişi yaşanmıştı. Bununla birlikte, böyle bir eğitim sonraki dünyada ruha kesinlikle hiçbir fayda getirmemektedir. Öyle olsaydı, Tevrat bize, sonraki dünyada daha çok mükafatlandırılmak için bu konuları öğrenmemizi emrederdi; ve dünyanın hiçbir yerinde bunu emreden tek bir otoriteye rastlamamışızdır. Tersine, bazı otoriteler bunların öğrenilmesini toptan yasakladılar. Bu tür bir öğrenime izin verenler bile, bunun mecburi olduğu hükmünü vermemiştir. Dolayısıyla, ruhun bu öğrenimden sağlayacağı fayda, ancak hükümdarlar ve onların savaşlarını konu edinen, İskender, Josippon ve çeşitli uluslara ait benzeri tarih kitaplarınınkiyle kıyaslanabilir. Bunlar ruhlarını yücelttiği için ve bu hikayeler, hükümdarların savaşları sırasında icat ettikleri bu numaralar, taktikler ve stratejiler onları eğlendirdiği için Karayimin bu kitaplarla eğitilmesi nasıl yasaklanmıyorsa, kişiye zevk veriyor olsa bile, diğer konuların öğretilmesini yasaklamak da ,aynı şekilde, uygunsuzdur.
Bir çok oyun ve benzeri gibi, haklarında kitaplar yazılmış olan ve ruhu yülcetip ona zevk veren pek çok öğrenim konusu mevcuttur. Öyleyse, ruha bunca yarar sağladığı ve keyif verdiği için bunların da Karayime öğretilmesinin yasak olduğu mu söylenecek? Bu mantıkdışıdır. Neden bu ve benzeri iddialarda, sırf tartışma olsun diye öne sürülmüş argümanlarla nefes tüketelim?!
Özetle, bu konular, onları kendi zihinlerinde yaratan Yunanlıların buluşu olup, Tanrı'nın esinlediği sözler değildir. Bunlar daha ziyade, yararlanmak isteyen herkese öğretilebilen mesleki hünerler gibidir. Yunan bilgeliğinin fayda amacıyla öğretilmesine karşı yasak koyanlar, diğer tüm zanaatleri yasaklayanlara benzerler. bunu yapmakla, başkalarını, izin verieln bir şeyi yapmaktan men etmeye çalışmakta ve böyle bir yasak çıkarmakla onları baskı altına alarak, geçim vasıtlarını yok etmektedirler. Asıl böye davranışların caiz olmadığı kesindir.
Bunun birtakım zararlara yol açtığı durumlarda, söylediğimiz daha da geçerlidir. Zira kendi gözlerimizle gördüğümüz ve kimsenin inkar edemeyeceği gibi, öğretmenlerin Karayimi eğitmeleri engellendiğinden beridir, Rabinitler arasında da eğitim gerilemiştir. Öyle gerilemiştir ki ortada eğitim adına bir şey kalmamıştır. Bunun sebebi, Karayim rabinik midraşim'i okudukları zaman, Rabinit öğrencilerin onlara imrenmesi ve çalışmalarına daha büyük bir gayretle sarılmalarıdır, zira öğrenciler arasında rekabet, çok daha fazla bilgilenmeye yol açar. Ve öğretmenler Karayime eğitim vermeyi bıraktığından beridir kıskançlık kalmamıştır ve bizler arasında Tevrat daha az öğrenilir olmuştur ki bundan daha büyük bir zarar olamaz!
Şimdi sizler bu konuları okuyup öğrenmenin (Tanrı katında) mükafat göreceğini savunabilirsiniz. Nitekim, Tevrat'ımızın talebelerinin, mübarek Maimonides ve Mübarek Haham Avraham İbn Ezra ve onlar gibi muazzam düşünürlerin bazılarının görüşü böyledir. Öte yandan, her nasıl ortaya konulursa konulsun, duru böyleyse bile, yine bunların Karayime öğretilmesinin serbest olduğu ve bununla ilgili bir yasak olmadığı sonucuna varabiliriz. Bir yandan, eğer bir Karayi Sözlü Kanunları inkar ettiği için, Karayimin öbür dünyada yeri olmadığı-Maimonides'in Hilkhot Teşuva'nın üçünü bölümünde yazdığı gibi-kötülükleri ve büyük günahları yüzünden sonsuza dek azap çekecek, yok edilecek ve yargılanacaklar arasında oldukları için, Karayim bu konuları öğrenmekten dolayı hiçbir mükafat almıyorsa, o zaman bunları okumak başkalarına yarar sağlasa bile, Karayim bu konuları öğrenmekten hiçbir fayda elde edemezler. Diğer yandan, eğer bu konuları öğrendikleri için mükafatlandırılırlarsa, eğer bunları öğrenmek, sözlü Tevrat'ı inkar ettikleri halde onları cehennemden kurtaracaksa, ki bu doğrusu imkansızdır, eğer durum böyleyse o zaman (onlara eğitim verilmesine karşı) herhangi bir yasak yoktur. Öbür dünyada mükafatlandırmak, insan değil, Tanrı'nın işidir. Dolayısıyla eğer bu konuların öğrenilmesi sayesinde Tanrı, inkarlarından vazgeçmedikleri halde onları cezalandırmaktan vazgeçmek isterse, o zaman-onların Tanrı'nın sevdiği kullar haline geldikleri ve Tanrı'nın onlardan hoşnut olduğu, onları kendine yaklaştırdığı farz edilirse-onlara eğitim veren ve onları cemaate yeniden kazandırmaya çalışanların yaptığı şey en büyük takdire layık bir davranıştır. Onlara bahşedilmesi yasaklanmış olan şey, Tanrı'nın değil yalnızca bizim mükafatlarımız, onları iyileştirmek, doğumda karılarına yardım etmek ve çocuklarına bakmak gibi hayır işleridir. Bunlar yasaklanmıştır, çünkü onların yıkımını isteyen Tanrı'nın iradesine zıttır. Öte yandan, hayrın onlara mübarek Yaradan'dan geldiği durumda, bunun tam tersine, bu yönde bir çaba sarf eden her kişi, yoldan çıkmış olanı sürüye döndürmek yönünde çaba harcamış olur. Ve herkes için hayırlı olan bu davranıştan daha övülesi bir fiil olamaz.
Üstelik, çağımızın Karayimi, kendi muhakemeleriyle heretik inançlarına sımsıkı tutunan ve Tevrat'ı tiksintiyle inkar eden Sadukiler ve Boethus gibi, sözlü Tevrat'ı kendi inisiyatifleri ile inkar eden heretikler değillerdir. Ötekiler asi konumundadır. Oysa çağdaş Karayim(asi konumunda olmayıp) Tevrat ve Yahudilikten habersiz milletlere esir düşmüş bir çocuğa benzetilebilir. Sonra Yahudi olduğunu öğrense bile, böyle bir kişiyi cezalandırmak bize emredilmemiştir. Yahudi olmayanlar onu kendi yanlış fikirleriyle yetiştirdiklerinden, onunki bir baskı altında kalma durumudur. Mübarek Maimonides, Hilkhot Mamrim'in üçüncü bölümünde böyle yazar.
Sözlü Tevrat'ın varlığını kabul etmeyen kişi, Tevrat'ta sözü edilen asi ihtiyardan ziyade, heretik kategorisindedir ve sözlü Tevrat'ı inkar ettiğini herkes öğrenince, herhangi biri tarafından idam edilebilir. Bu kişinin bir mezar çukuruna atılması ve diğer tüm heretikler, Epikurosçular vb. gibi oradan çıkarılmaması gerekir. Bu ölçüt kim için uygundur? Kendi istek ve heveslerinin keyfiliğine kapılarak, sözlü Tevrat'ı kendi zihni ve kendi kendine vardığı çıkarımlara dayanarak inkar eden, sözlü Tevrat'ı kendi inisiyatifi ile inkar edene ve onun müritlerine. Bunların, babaları tarafından yoldan çıkarılmış olan, heretik inancın içine doğmuş ve onunla yetişmiş çocukları ve torunlarına gelince: Onlar, başka uluslarca esir alınmış ve onların diniyle yetiştirilmiş bir çocuk gibidir. Böyle bir kişi, sonradan Yahudi olduğunu öğrense ve Yahudilere ve dinlerine saygı gösterse bile, baskı altındadır, zira onlar onu kendi yanlışlarıyla yetiştirmişlerdir. Babalarının hatalarını örnek alan çocukların durumu da böyledir. Dolayısıyla, onları tövbe etmeye yöneltmek ve onlar manevi güce, yani Tevrat'a dönene kadar onlara barışçıl yollarla yaklaşmak uygun olur. Ve aceleyle onları öldürmeye girişilmemelidir. ''Ve aceleyle onları öldürmeye girişilmemeli'' sözü, onlara töve ettirmek için uğraştıktan sonra eğer hala bizi dinlemiyorlarsa, onları öldürmek doğrudur şeklinde yorumlanmamalı, zira Maimonides daha önce onları, hiçbir biçimde ölümle cezalandırılamayacak olan, başka milletlerce esir alınmış bir çocuğa benzer gördüğünü bildirmiştir.
Başka milletlere esir düşmüş bir çocuk, tövbe etmeye yanaşmasa bile, baskı altında olduğundan ölüm cezasından muaftır zira baskı altında olan kişi hariç şeklindeki muafiyetten bunu anlıyoruz.
Dahası, Karayimin çouklarını Şabat günü sünnet ettirmenin caiz olup olmadığı konusunda bir responsum'dan, Mübarek Maimonides'in, onlar bizlere karşı ikiyüzlü davranmadıkları, bize karşı kötü sözler etmedikleri ve bu soyun Rabinit otoritelerini iftiralarla karalamadıkları sürece, onlara hürmet etmenin ve erdemli davranışlarla onları yanımıza çekmenin, onlara karşı mütevazi olup, dürüstçe ve barışçıl yöntemlerle davranmanın doğru olacağını savunduğu görülür.
Bu yüzden, onlara hürmet etmek-evlerini ziyaret etmemizi gerektirse bile-hal hatır sormak, çocuklarını sünnet etmek, ölülerini gömmek ve yas tutanlarını teselli etmek caizdir. Şimdi, eğer onlar tövbe etmedikleri için ölümle cezalandırılabilir olsalardı, onlara hal hatır sorup, çocuklarını-Şabat gününde dahi- sünnet edebilmemiz nasıl mümkün olurdu! Bir insanın tövbe edip etmeyeceği kısa sürede belli olur; durum böyleyken, ölümle cezalandırabileceğimiz insanların oğullarını sünnet etmek suretiyle neden Şabat gününü ihlal edelim?
Maimonides'in responsum'unda sözü edilenler, bir şehre yakınlarda gelmiş Karayim ve Rabinitler bile değildir. Söz konusu responsum daha ziyade aynı şehirde ezelden beri- belki bin yıldır birlikte yaşamakta olan Rabinit ve Karayimi ele alıyor. O halde nasıl olur da herşey bilinirken, tüm bu zaman boyunca Rabinitler onlardan tövbe etmelerini isteyip, onlar bunu yapmamışken, Karayimin oğullarını sünnet edebilirler? Eğer bin yıl boyunca tövbe etmemişlerse, onların çocuklarını sünnet ederek Şabat gününü ihlal etmemize nasıl izin verilebilir?Onların ölüm cezasıyla cezalandırılabilecekleri ve onların iyiliği ve onurunu gözeterek değil, onların ölümüne yol açacak şekilde davranmamızın caiz olduğu doğruysa-bizim soyumuzun otoritelerine saygı göstermeleri ve Tanrı'nın mübarek bayramlarına açıkça hürmetsizlik etmemeleri koşuluyla onlara hürmet etmemize nasıl müsaade edilir!
Dahası, Maimonides'in söylediklerinde-bize karşı ikiyüzlü davranmadıkları, kötü sözler söylemedikleri ve bizden olanların Rabinit otoritelerini iftiralarla karalamadıkları süree vs.-her ne kadar onlar günah işlemeye devam etseler de, bizden onların otoritelerini kötülemedikleri ya da(her ne kadar dini bayramları gizlice ihlal ettiklerini bilsek de) bunu açıkça yapmadıkları sürece, bizim için fark etmeyeceği ima edilmiştir. Buna ilaveten, Maimonides bunlar şu şu zamana kadar tövbe etmeliler şeklinde hiçbir süre belirtmemiş olduğundan, onlara hal hatır sorma ve çocuklarını sünnet etmenin-şartları ciddiye almaları koşuluyla-her zaman geçerli bir kural olduğu anlamı çıkarılabilir. Tüm bunlardan, onları töve ettirmeye uğraşsak ve onlar bize kulak asmasalar dahi, onları öldürmenin caiz olmadığı anlamı çıkar. Bu yüzden, Ve aceleyle onları öldürmeye girişilmemeli sözünü onları öldüremeyiz biçiminde kabul etmekten başka seçeneğimiz kalmıyor. .... Aziz Maimonides'in yazmış olduğu gibi, bu Karaim delalet içindeki insanlardır ve bizler, onların çocuklarının çocuklarını Tevrat'ın manevi gücüne geri döndürene dek, onlara barışçıl sözlerle yaklaşmalıyız. Peki, biz onlara Tevrat'ın delillerini öğretmezsek, onların Tevrat'a dönmesini nasıl bekleriz? Haham Yohanan Ben Zakai zamanında, bunlar Bilgelerin onuruna leke sürmüş ve Zakai de bu yüzden Tevrat'ın delillerini onlara açıklamak istememiş olabilir. Oysa onlar Bilgelere iftira etmeyeceklerini taahhüt etmiş olsalar, o andan itibaren o da onlara eğitim verir ve Tevrat'ın delillerini açıklardı. Öğretmenlerimiz Haham Eliya HaLevi ve Haham Eli'ezer Kapsali'nin hükmü böyledir. Bunlar olağanüstü dindar ve çok büyük hukukü otoriteye sahip kişiler olarak, sözlü Tevrat'ı Karaime öğrettiler, çünkü Karaim Tanrı'nın kutsal günlerini ihlal etmeyeceklerini ve gerek sağ, gerek ölmüş olan (aziz mertebesindeki) otoritelerin onurunu lekelemeyeceklerini taahhüt etmişlerdi. Haham Moşe Kapsali, Karaime sözlü Tevrat'ı öğretme konusunda, diğerleriyle hemfikir değildi. Buna rağmen onlar, hükümlerinden vazgeçmediler ve onun söylediklerini kabullenmediler, çünkü onlara göre, açıkça günah işlemeyeceğini ya da aziz otoritelerin onuruna laf etmeyeceğini taahhüt eden herkese eğitim vermek caizdi. (Haham Eliya Ha-Levi'nin başka kaynaklarda adı geçmiyor. Mizrahi'den (1526-1535) sonraki Hahambaşı Eliyahu HaLevi'nin dedesi olabilir. Haham Moşe Kapsali Osmanlı fethinden sonra (1453-1498) İstanbuldaki tüm cemaatlerin ilk Hahambaşısıydı. Haham Mordehay Komotini(Komotiayno) (1402-1482) 15. yüzyılın en önemli Romaniyot Hahamlarından biriydi. Onlar bo sonuca, daha ziyade Karaim oğullarının sünnet edilmesiyle ilgili kanundan yola çıkan bir akıl yürütme ve aralarında geçen başka pek çok tecrübeye dayanarak vardılar. Ve hocamız Aziz Haham Mordehay Komoitini'nin bana verdiği bilgiye göre, Katalonya'nın önde gelen otoritelerinden, oranın en iyi ailelerinden birinin evladı, Talmud'un tamamı hakkında çok kapsamlı malumat sahibi bir kişi, kalabalık bir cemaate sahip önemli bir haham ve dindarlıkta kusursuz biri olan muhterem öğretmeni Haham Hanokh Saporta, Karaime, Talmud, kanunlar, Raşi, Pentaukhos(Tevrat'ın ilk beş kitabı) ve dünyevi konular da dahil olmak üzere her türde bilgiyi öğretmişti. Bunun doğruluğu kesindi ve hiç şüphesiz bunlar güvenilir otoriteler- Yahudi hukuku konusunda vasıflı otoriteler ve önemli dini şahıslardı. Onların hükümden kim sual edebilir? Tüm bunlardan açıkça görülüyor ki, KAraime bilgeliğin öğretilmesine getirilen yasak, ihtiyari bir meseleyle ilgili olup, herhangi bir emirle ilgili olmamasının yanı sıra, bir günah unsuru taşır. Zira, görmüş olduğumuz gibi, Rabinitler, Karaime eğitim bvermekten kaçınmaları yüzünden, kendileri de öğrenmekten mahrum kalmışlardır. Durum böyle olunca, bu yasağın onu kabul etmeyenleri bağlanması bir yana, ona itaat edenler, Tevrat eğitimini gerilettikleri çin günahkarladır ve bu günahları için dua edip Tanrı'dan merhamet dilemeleri gerekir. Bu yüzden, söylediklerimizden ortaya çıkan hüküm şudur ki, Poli sinagogunda toplanananların ilan ettikleri- Rabiniyim, Karaime ,hibir dünyevi konuda, adları ve hatıraları yeryüzünden silinesice başka milletlerin alimlerinin yazdığı eserlerden, eğitim veremez diyen-yasak, yalnızca ve yalnızca, onu kabullenenler için geçerlidir. Onu kabullenmiş ve onaylamış olanların, onu ihlal etmeleri caiz değildir. Bu nedenle, bu yasağı kabul etmiş olanlardan, onister çocuk ister yetişkin olsun, herhangi bir Karaim'e, yeryüzündeki herhangi bir konuda önemli önemsiz herhangi bir şeyi-bu,hele de aziz Bilgelerimize ait herhangi bir midraşim'den olan midraşlar, Kitabı Mukaddes metinlerinin anlamı üzerine herhangi bir efsane ya da yorum, Kitabı Mukkades'teki herhangi bir sözcüğün anlamı, bir sözcüğün son hecesinin mi, yoksa ondan bir önceki hecesinin mi vurgulanacağı gibi konular söz konusuysa, daha da önem kazanır-hatta , küçük çocukların öğrendiği gibi harflerin yan yana nasıl okunacağını, gizli ya da açık, düzenli olarak ya da bir kereliğine, soru cevap yntemyile veya delillerle öğreterek yasağı ihlal eden kişi,, bu lanete maruz kalır. Ve biri Kohen, biri Levi ve biri Yisrael olmak üzere üç kişinin, ellerinde Tevrat tomarları tuttukları sırada kabul ettikleri, Karaime dünyadaki hiç bir konuyu, hatta- küçücük çocuklara öğretildiği gibi-alef harfinin patah sesli harfiyle yan yana geldiğinde ah diye okunacağını dahi, öğretim şekli ister spru cevap usulüyle ister delillerle olsun fark yaratmaksızın, kimsenin öğretmeyeceği şeklindeki düzenlemeye göre, lanet o kişinin 248 organına işler, evine yerleşir ve o evin tahtalarını ve taşlarını harap eder. Diğer yandan, yasağı kabul etmeyenler, pazarlarda ve sokaklarda onu protesto edenler: İşte onlar için, bir çok nedenden dolayı, bağlayıcı herhangi bir yasak, yemin ya da nidu'i olmadığı kesindir. Onlar bu yasağı kabul etmemiş ve kesinlikle onaylamamıştır ve Aşeri'nin sözlerinden ve Tur'un yazarı olan Aşeri'nin oğlunun sözlerinden göreceğimiz gibi ve Raşi'nin açıkladığı gibi, aziz Maimonides, Metz'li ata, RabYaH'ın aziz Hocası ve aziz Rabenu Tam gibi daha eski otoritelerin hepsi de böyledir. Bir şehrin Rabinik otoritelerinin, soyun tümünün rabinik otoritelerine denk olmadığında hepsi hemfikirdir. Soyun otoriteleri tüm soy için bağlayıcı hükümler, kurallarını ya da adetlerini ihlal eden her kim olursa- hükümler, kurallar ya da adetleri kabullenenler kadar olanları tamamen reddedenlere karşı da-yasak tebliğ edebilir. Ve bu, genelin iyiliğine yönelik ihtiyari meselelerle ilgili hükümler, kurallar ve adetler kadar, Tevrat'ın çevresinde bir koruma duvarı dikme amaçlı olarak ruhani meseleler içinde geçerlidir. Oysa şehrin rabinik liderleri, tüm bir krallığın ya da bölgenin en üst otoriteleri olsalar bile şehrin tüm sakinlerini bağlayacak bir hüküm çıkarma ya da onu onaylayanlar dışındakileri bağlayacak herhangi bir kuralı kabul etme yetkisine sahip değildir. Onların hükmünei kanununa ya da adetine uymayan birini buna zorlamalarının-ister para cezası, ister yasakla olsun- hiçbir yolu yoktur. Şehrin tüm otoriteleri ve şehrin tüm Yahudi sakinleri fikribirliğine varsalar ve bu otoriteler şehrin tüm meselelerinde söz sahibi olan şehir liderleri olsalar bile, durum aynen geçerlidir. Ve buraya kadar söylediklerimizi dikkatle okuyan herkes için, tüm bunlar açıkça ortadadır. Dahası buradaki yasak, şehrin tüm kuralları ve adetlerinin doğmasında otoritesine dayanılan ve her meselede yetkili kişi olan, kongregasyonların Baş Hahamı tarafından çıkarılmamıştır. Tersine, kendisi bu yasağı protesto etmiş ve onları planlarını uygulamaktan caydırmak için, arka arkaya üç defa kınamıştır. Öte yandan o Haham, Karayimin evinde uşak ya da hizmetkar olarak çalışılmasını engelleyecek başka bir yasağın çıkarılması planını desteklemiştir, zira böyle kişiler diyet kurallarının ve Tanrı'nın kutsal bayra günlerini kesin olarak ihlal ediyordu. O , bu fiilin hukukun ihlalini engelleme amaçlı olduğunu söylemişti; bu durumda her kişinin, Hahambaşı ya da cemaat çoğunluğunun tavsiyesine ihtiyaç duymaksızın bir yasak çıkarmaya gücü vardı. Çünkü Tanrı adının kutsallığına saygısızlık olan yerde, Hahamların sözünü dinlemeye gerek yoktu ve herhangi bir kişinin yasağı tüm Yahudileri bağlardı. Bir hükümdar bile ona uymak zorundaydı. Tüm bunlara rağmen, onlar, onu dinlemektense, direnmeyi bırakması için çeşitli tehditlerle onu yıldırmaya çalıştılar, zira içleri hırs, öfke ve gazapla yanıyordu ve maksatlarını-edepli ya da edepsizce yöntemlerle göstermek istiyorlardı. Bu suretle, yasağın onu tasvip etmeyenler için hiçbir esası olmadığı ve diğerlerinin, kendilerine başkanlık eden hahamın rızası olmaksızın herhangi bir hüküm ya da kuralı kabul etmeye hiçbir yetkilerinin olmadığı çok açıktır. Zira gerek eski, gerek yeni otoritelerin görüşüne göre, o hahamın sözlerine herkesin riayet etmesi şarttır. ... Bunun da ötesinde, bu yasak şehrin sakinlerinin çoğunğu ya da şehrin tüm liderlerinin onayıyla çıkarılmamıştır. Zira Zeitun sinagogunda toplanan meclisin niyeti, Poli sinagogunda toplanan-yasağı çıkaran- meclisin niyetiyle taban tabana zıttı ve birinci meclis, ikincisinden daha kalabalıktı. Şehrin liderleri ve hahamları iki kampa bölünmüştü. Bundan dolayı, bu yasak yalnızca onu kabul eden ve onaylayanları bağlar. Onu onaylamayanlar için yasağın esamesi bile okunamaz. Maimonides'in Hilkhot Mamrim'in 1. bölümünde yazdığı gibi sana öğretecekleri şeylerin tümüne uygun olarak... yazılmış olduğundan, kutsal Tevrat'ımızın mutlak otorite bahşetmiş olduğu en önemli hukuk otorite ve sözlü kanunların resmi yorumcusu, Yeruşalayim'de egemen olan Yüce Mahkeme Sanhedrin'in, halkın çoğunluğu onun hükümleri ve kurallarını denetlemeksizin hüküm ve kural koyma ya da adetler başlatma yetkisi yoktur. Halkın çoğunluğu o hükümleri ve kanunları arzulamıyorsa, onlar geçersiz sayılır. Dolayısıyla, bir şehrin otoriteleri tarafından çıkarılmış, Yüce Mahkeme'nin otoritesine sahip olmayan, şehrin sakinlerinin çoğunun onaylamadığı ve soyun önde gelen Rabinik otoritelerinin fikir birliğine varamadığı- kiminin savunduğu kiminin karşı çıktığı-ve savunanların bile, öğretmenlerin protestolarını bilseler hiçbir şekilde onay vermeyecekleri böyle bir yasak hiçbir geçerliliğe sahip değildir. Zira öğretmenlerin protesto ettiklerini duydukları zaman, pişmanlıkları gözlerinden okunuyordu ancak yaptıkları hatayı onarmalarını artık mümkün değildi. Bu yüzden, küçük çocukların bile gayet açıkça görebileceği gibi, gerek eski gerek yeni otoritelere göre, bu yasak onu hiçbir biçimde onaylamayanlar için bağlayıcı değildir ve bunun için derin ve hatta ciddi bir analize gerek yoktur. Üstelik bu yasak, genel iyiliği ve kanunlarımızın güçlenmesi ve pekişmesi için çıkarılmış bir ni'dui ya da aforoz gibi , Tanrı adına çıkarılmamıştır. Bu yasak daha ziyade, onlardan bazıları tarafından, Karaimin öğretmenlere gösterdikleri hürmetten dolayı öğretmenlere güttükleri kıskançlık ve nefretten ve bazılarının, paralarını faize yatıran Karaime duydukları kıskançlık ve nefretten dolayı çıkarılmıştır. İnsanlar faiz yediklerinde durum daima böyle olur; bunlar her zaman herkesin nefretini kazanırlar. Onlar da onlardan intikam almak için toplandılar ve kıskançlıkları ve öfkeleriyle hareket etmeseler, kendilerine gelirler ve planlarından vazgeçerlerdi. Öğretmenler ile yasağı çıkarmak üzere Hahamın evinde toplananlar arasında patlak veren sürtüşme ve anlaşmazlığı, sonra bunların birdenbire kalkıp yasağı çıkaracaklarına and içerek çabucak gidip ellerinde sopalar bulunan rezil kişileri toplayarak, yasağı engellemek isteyen her kim olursa dövmeleri ve hakaret etmeleri için bu kişileri Şabat sabahında Poli Sinagogunun girişinde hazır ettiklerini, herkes biliyor. Durum böyleyken, dünyada bu yasağın herhangi bir hükmü olabileceği fikrinde olan biri var mıdır? Maymonides'in Hilkhot Sanhedrin'in yirmi dördüncü bölümünde yazmış olduğu , Yeruşalayim Talmud'unda gördüğümüz ve Yoreh De'ah'ta alıntıladığı gibi, Yüce Sanhedrin bile, böyle bir güce sahip değildir: Bir bilgin kendi ihtiyacı için bir yasak çıkarırsa, onu edepli bir biçimde kabul ettirse bile , o yasak yasak değildir. Bu kuralla ilgili olarak, RabYaH, burada bir yasağın yarar sağlamak üzere, yani Tanrı için diye değil,bir bilginin kendi çıkarı için konulmasından söz edildiği yorumu getirir. Ve yanıtı alan kişi buradan yola çıkarak şu soruyu sorar: Mali çıkar ile intikam arasında ne fark vardır? İntikam da kişisel çıkardır, çünkü kötülük hevesinin tatminini sağlar. Ve daha ziyade şunu savunabiliriz: Eğer kişi bir yasağa uymaya zorlanıyorsa, ama o yasak iyi niyetle değil de, daha ziyade bazı kişisel çıkarlar adına konmuşsa, o yasak yasak değildir-kuşkusuz o zaman, herhangi bir ceza gerektirecek bir durum yoktur; tıpkı yasak koyanların niyetinin sırf kendi hükümlerini çiğneyenleri aforoz etmek olduğu bizim örnekte olduğu gibi yasak ister düşmanlarına boyun eğdirmek ister onlardan intikam almak olsun, iyilik adına olmayan bir sebeple konmuşsa: Gerek eski gerekse sonraki otoritelerin ki olsun, tüm görüşler, bu yasak ya da aforozun kesinlikle hiçbir hükmü olmadığını söylüyor. Üstelik bu yasağı herkes, hatta ona onay verenler bile ihlal ediyor. Zira , onlarla fikir uyuşmazlığımız olan her bir emir üzerine, herkes Karaime soru soruyor ve herkes onların sorularına cevap veriyor. Ve şimdiye kadar şehrin sakinlerinden, bir Karaiyinin sorusunu cevaplamaktan ya da onun bilme ihtiyacı duyduğu herhangi bir şeyi ona açıklamaktan sakınan kimse duymadık. Dahası, sabit, düzenli eğitim meselesinde bile, yasağın asıl dayatmacıları bizzat yasağı çiğnemiş durumdadır: Ellerinde Tora Tomarları tutan kişilerin ta kendileri yasağı çiğneyenlerdir. Ve çoğunluk bu yasağı sürdüremeyecek durumda olduğundan, içlerinden birinin bile buna uymadığı böyle bir durumda, bu hüküm ve yasağın geçerliliği olmadığı çık açıktır ve-yeterince delille açıklamış olduğum gibi-halkın sürekli yasak ihlal etmesini engellemek için, onları bu yasağı kaldırmaya zorlamak uygun olur. Ve bu hüküm eski ve yeni otoritelerin görüşleriyle uyum içindedir. Bundan başka, birçok otorite, yasağın ilan edilmesinden sonra şehre gelmiş olan Sefarad sığınmacılar, Tanrı'nın himayesi ve merhameti üzerlerine olsun, Karaime açıkça eğitim veriyorlar, zira onlar şehir sakinlerinin, yasağı protesto edenler için bile bağlayıcı olacak, hele de yeni gelenleri bağlayacak bir yasa çıkarma yetkisi olmadığını biliyorlardı. Ve bunlar önemli bir çoğunluk oluşturuyor ve kimse bunları protesto etmiyor. Bu suretle, bu hüküm tutmadığı içindir ki tamamen geçersiz hale gelmiştir ve böyle bir durumda, bu yasağın hiçbir yaptırımının olmayacağını herkes kabul eder. O halde, hükümleri geçersizdir, zira hiç kuşkusuz onlar kandil yağıyla ilgili hüküm veren, nur içinde yatsınlar, Daniel'den ya da Hillel ve Şamay'den daha büyük değildir ve Haham Yehuda HaNasi soruşturup bu hükmün tutmamış olduğunun öğrenince, divanının üyeleriyle birlikte hükmü iptal etmiştir. Aslında, hüküm zaten kendiliğinden geçersiz hale geldiğinden, onu fiilen iptal etmediler; daha ziyade geçersizliğini ilan ettiler. Benim naçizane görüşüm budur, Eliya Mizrahi. İstanbul Yahudi Cemaati'nin Tarihi ((1453 - 1566)) Minna Rozen İş Bankası Kültür Yayınları / Tarih
Konstantiniye şehri kongregasyonlarının bazı üyeleri tarafından, şehrin liderleri ile birlikte, Poli Kongregasyonu sinagogunda çıkarılan aforoz tebliğine ilişkindir. Buna göre: Kimse Karayime hiçbir konuda eğitim veremez: Ne Kitabı Mukaddes, ne Mişna, ne Talmud, halakha ya da agada, ne de-ister metnin basit, bire bir anlamı, ister mistik tefsirler olsun- Kutsal Kitap tefsirleri,ne herhangi bir (adı ve hatırası yeryüzünden silinesi) Yunan bilgeliği, ne mantık, bilim, metafizik, matematik, kesirler, astronomi, müzik, etik, ne de bu disiplinlerin herhangi bir branşında, ne izahat yolula, ne de inceleme, tartışma, okuma ve hatta küçük çocukların (okuma öğrenirken) yaptıkları gibi sessiz harfleri seslilerle birleştirmek suretiyle.
Ve bunlar, bu aforoz tebliğini çıkarması için şehrin tüm kongregasyonlarının başkanı olan Hahamı çağırttılar, ancak o, izin verilmiş bir şeyi yasaklamanın yanlış olduğunu bildirerek bunu reddetti. Haham ayrıca, Yunanlılar tarafından yorumlanan bu bilginin, bilindiği kadarıyla onların kendi zihinlerinden, kendi araştırmalarından çıkardıkları sonuçlardan edindikleri bilgiler olduğunu ve böyle konuları ister Hristiyanlara, ister Müslüman, ister Karayim ya da istediği herhangi bir milletten birine öğretmeye herkesin izni olduğunu bildirdi. Ortada yasak falan olmadığına göre, buna karşı nasıl tebliğ çıkarabildiniz?
Daha sonra Haham sözlerine riayet edilmediğini gördü ve konu üzerine bir karara varmak için ertesi sabaha kadar süre verdi. Yasak taraftarları, hahamın zaman kazanmak için onlara gelmeden geceyi geçirmeye niyetli olduğunu görünce, emellerini gerçekleştirmek üzere sabahleyin toplanmaya kendilerni zorlamak için, bir aforoz tebliği çıkardılar. Buna göre, pek çok kişi sonunda tersi bir kanaate varsa bile, kimsenin görüşünü değiştirmesine izin verilmeyecekti.
Öğretmenler bu planı duydukları zaman, yasaktan yana hareket edenlere karşı feryat ederek şöyle dediler: Dedelerimizden ve babalarımızdan bugüne kadar bize izin verilen bu işi ne diye bize yasaklıyorsunuz! Bu konular, adları ve hatıraları yeryüzünden silinesi Yunan bilgeleri tarafından yazılmış kitaplarda yer alır. Ve yazıldıkları günden bugüne kadar, her millet diğerine, Hristiyanlar Yahudilere, Yahudiler Hristiyanlara, Müslümanlar Yahudilere, Yahudiler Müslümanlara, Hristiyanlar Müslümanlara ve Müslümanlar Hristiyanlara bunları öğretmektedir. Halkımızın önde gelen pek çok bilgini, kendilerini geçindirmek, hayatlarını onurlu biçimde kazanmak, başka işlerle kendilerini alçaltma ihtiyacından kurtulmak için Karayime, Hristiyana ve Müslümanlara eğitim vermişlerdir ve onlara karşı bir söyleyen tek bir kişi dahi çıkmamıştır. Şimdi ne suç işledik, ne günah işledik ki, hiçbir hatamızı görmeden üstümüze çullanıp, aforoz kılıcı ile bizi baskı altına alıyorsunuz?
Ve bir grup öğretmen ayaklanıp tüm Konstantiniye sinagoglarının Baş Hahamı'na gittiler ve bu durumu protesto ettiler. Haham onlara (yasak koymaya çalışanların)yaptığının iyi bir şey olmadığı, serbest bir şeyi kimseye yasaklayacak yetkileri olmadığı cevabını verdi. Öğretmenlere, şimdi otağınıza dönün, ben onları bu niyetlerini gerçekleştirmekten alıkoymak için üzerime düşeni yapacağını, dedi.
Öğretmenler onunla konuşurlarken, yasağın gelmesi için aktif biçimde çalışan bazı liderler belirdi; zira bunlar, öğretmenlerin protestoya gittiklerini haber alımışlardı. Ve bu iki grup, gitgide şiddetlenen bir tartışmaya girdiler. Yasağın çıkmasında rolü olanlar hışımla oradan ayrıldılar ve Poli sinagogunda toplanan ve bu yasağın çıkması için uğraşan gruba karşı protestoda bulunan kim olursa dövmeleri için, eller sopalı bir yığın serseri topladılar.
Sabahleyin, öğretmenler, Zeitun sinangogunda, kongregasyon üyeleri, şehrin liderleri ve yaşlılarından oluşan çok büyük bir meclis topladılar. Burada, Baş Haham'a, yasağın çıkarılması için toplanan kurulun planını hükümsüz kılması çağırısında bulundular. Haham(Zeitun sinagoguna) geldi ve tam konuşmaya başladığı sırada, diğer meclisten ulaklar gelip Hahama ilk meclisin toplandığı Poli Sinagoguna, bizim yanımıza gelmeyip de neden bu meclise katılıyorsunuz? diye sordular.
Haham onlara şöyle yanıt verdi: Çünkü gördüm ki sizler niyeti kötü-bu sürtüşmeyi devam ettirmek isteyen-cahil ve düşüncesiz insanları, emellerinizi gerçekleştirmek için meşru ya da gayrimeşru her yolu kullanacak kişileri aranıza aldınız.
Onlarla gitmesi için hahama yalvadıkları halde, o bunu reddetti; bunun üzerine onlar (ulaklar) yollayarak, onlara gitmeyi kabul ederseniz, sizin için iyi olur, yoksa bilin ki tüm meclis onlara önderlik etmek ve yönetmek üzere yerinize bir başka haham atamayı şimdiden kabullenmiş ve bo konuda görüş birliğine varmıştır dediler.
Haham bunları duyunca , yanında İsrailli ihtiyar heyetinden birileriyle, kalkıp gitti. Zorbalar Poli Sinagogunun önünde-ellerinde sopalarla-dikilmiş, gelen kişinin, planlarını bozmayı kendine iş edinmiş bu insanın kim olduğunu görmek için bekliyorlardı. Bunlar, Her kim ki planımıza haksız yere karışır ve yasağın çıkması için toplanılan bu salonun girişine yaklaşırsa, kesinlikle ölecektir, diye beyanda bulunmuşlardı. Bu kötü sözleri duyan öğretmenler, bu yüzden oraya yaklaşıp, konuşup, görüşlerini bildirme imkanı bulamıyordu. Ve Haham orada hiçbir öğretmenin olmadığını, oradakilerden hiçbirinin de-zorbaların üzerlerine çullanması korkusuyla-yasağın engellenmesini savunan şeyler söylemeye cesaret edemediğini gördü ve bir önceki gün toplanmış olanların, niyetlerine ters düşen makul bir argüman duysalar ve karşıt görüş çoğunluk durumuna gelse bile, kimsenin fikrini değiştirmemesini öngören bir yasağı kabul ettiklerini öğrendi. Bu yüzden, haham sessiz kaldı ve iyi ya da kötü tek bir kelime etmedi. Öğretmenlere karşı çıkanlar Tanrı'nın evinde ayağa kalkıp, Tevrat tomarlarını ellerine aldılar ve planladıkları gibi, yüksek sesle yasağı ilan ettiler.
Bana öyle geliyor ki, bu yasağın , onu onaylayanlar dışında başka hiç kimse için bir aslı yoktur... İşte, şu yanıttan da sizin çok açık göreceğiniz gibi, Poli Kongregasyonu sinagogunda meclis tarafından kabul edilen- Karayimin Yunan bilgeliği konusunda dahi eğitilmesine karşı çıkan-bu yasak, yalnızca o meclisi, onu kabul edenleri bağlar. Öte yandan, onu kabullenmeyenler, yasağı geçiren mecliste diğerleriyle yan yana yer almış, elinde Tevrat tomarı tutan biri dahi olsa, bu yasak o kişiyi hiçbir biçimde bağlamaz. Hele orada olmayan ve ayaklanıp bunu protesto etmiş olanları hiç. Zira bunu çıkaranlar bu yasağı ister bir ahit, ister bir nidu'i olarak düşünmüş olsun, bunun hiçbir hükmü olmadığı apaçık bellidir. Ve eğer bu kesinse, öğretmenlerden bir kısımının yasağı kabul edip bir kısımının etmemesi gibi bir durum söz konusu olmadıkça, Yahudi cemaati içinde ayrılık çıkarmayı yasaklayan kural, bu örnekte geçerli olamaz. Öyle olsaydı, azınlıkta kalanlar, ayrı grupların oluşmasını ve Yahudi halkı arasındaki uzlaşmazlığın tırmanmasını engellemek için, çoğunluğun iradesini kabul etmek zorundaydı. Şimdiki örnek öyle olsa, az önce adı geçen cevaptaki, insanların bazılarının yasağı istedikleri ve yasağın aleyhinde konuşan kimseyi dinlemedikleri ,bazılarının ise yasağı istemediği ve kimi isterlerse ona uymayı arzuladıkları sorunla benzer bir durum olurdu. Oysa burada, öğretmenler arasında hiçbir fikir ayrılığının olmadığı, Karayime eğitim verilmesi yasağını reddetmekte hepsinin fikir birliğine vardıkları ve hepsinin eskiden olduğu gibi Karayimi eğitmeyi sürdürmek istedikleri söz konusu durumda, Yahudiler arasında ayrılık çıkarma yasağının geçerli olmayacağı açıktır ve kolaylıkla anlaşılabilir. Bu yasağın, ihtiyari bir meseleyle ilgili olduğunu da inkar edemeyiz. Maimonides'in responsum'unda tartışılan yasak gibi, bu da, ne bir emrin yerine getirilmesi, ne de bir yasaktan sapılmasıyla ilgili. Bunun, bir yasağın ihlaliyle ilgili olduğu-yani Karayimin sözlü Tevrat'ı inkar eden heretikler oldukları ve bir mezar çukuruna atılmaları gerekenlerden oldukları, dolayısıyla, zihnin aydınlatılmasından daha yüceltici bir olmadığına göre, zihni aydınlatan konularda onları eğitmek suretiyle yüceltmenin uygun olmadığı şeklinde bir savunma yapılamaz. Öyle olsa, her ne kadar bir mezar çukuruna atılacaklardan olmasalar da, yüceltilecekler arasında da olmayan Müslümanlara ve Hıristiyanlara bu konuları öğretmek de uygunsuz olurdu. Eğer bu konularda eğitim vermek yasaklanan yüceltmenin anlamına karşılık gelseydi, Müslümanları ve Hıristiyanları eğitmek de yasaklanmış olurdu. Ancak durum böyle değildir, zira onlar kendileri de kabul ediyorlar ki , bu konuların Hıristiyanlara ve Müslümanlara öğretilmesine karşı hiçbir yasak mevcut değildir. Yahudi halkının kendinden kişilerin yaşadığı her yerde nasıl konuştuklarını, Hıristiyanlar ve putperestlere nasıl eğitim verdiklerini gidin görün. Hiçbir şehirde, bunu engelleyen tek bir otorite dahi yoktur.
Hatırası mübarek olan Maimonides'e atfedilen efsanelerden anlaşılıyor ki, onun bu konulardaki öğretmenlerinin çoğu Müslümandı ve bu konuları kendilerine öğretmesi için ona gelenler arasında başka milletlerden insanlar da vardı. Dahası, onunla başka milletlerden olanlar arasında, akla gelebilecek her disiplinde, sayısını bilmediğimiz pek çok soru-cevap alışverişi yaşanmıştı. Bununla birlikte, böyle bir eğitim sonraki dünyada ruha kesinlikle hiçbir fayda getirmemektedir. Öyle olsaydı, Tevrat bize, sonraki dünyada daha çok mükafatlandırılmak için bu konuları öğrenmemizi emrederdi; ve dünyanın hiçbir yerinde bunu emreden tek bir otoriteye rastlamamışızdır. Tersine, bazı otoriteler bunların öğrenilmesini toptan yasakladılar. Bu tür bir öğrenime izin verenler bile, bunun mecburi olduğu hükmünü vermemiştir. Dolayısıyla, ruhun bu öğrenimden sağlayacağı fayda, ancak hükümdarlar ve onların savaşlarını konu edinen, İskender, Josippon ve çeşitli uluslara ait benzeri tarih kitaplarınınkiyle kıyaslanabilir. Bunlar ruhlarını yücelttiği için ve bu hikayeler, hükümdarların savaşları sırasında icat ettikleri bu numaralar, taktikler ve stratejiler onları eğlendirdiği için Karayimin bu kitaplarla eğitilmesi nasıl yasaklanmıyorsa, kişiye zevk veriyor olsa bile, diğer konuların öğretilmesini yasaklamak da ,aynı şekilde, uygunsuzdur.
Bir çok oyun ve benzeri gibi, haklarında kitaplar yazılmış olan ve ruhu yülcetip ona zevk veren pek çok öğrenim konusu mevcuttur. Öyleyse, ruha bunca yarar sağladığı ve keyif verdiği için bunların da Karayime öğretilmesinin yasak olduğu mu söylenecek? Bu mantıkdışıdır. Neden bu ve benzeri iddialarda, sırf tartışma olsun diye öne sürülmüş argümanlarla nefes tüketelim?!
Özetle, bu konular, onları kendi zihinlerinde yaratan Yunanlıların buluşu olup, Tanrı'nın esinlediği sözler değildir. Bunlar daha ziyade, yararlanmak isteyen herkese öğretilebilen mesleki hünerler gibidir. Yunan bilgeliğinin fayda amacıyla öğretilmesine karşı yasak koyanlar, diğer tüm zanaatleri yasaklayanlara benzerler. bunu yapmakla, başkalarını, izin verieln bir şeyi yapmaktan men etmeye çalışmakta ve böyle bir yasak çıkarmakla onları baskı altına alarak, geçim vasıtlarını yok etmektedirler. Asıl böye davranışların caiz olmadığı kesindir.
Bunun birtakım zararlara yol açtığı durumlarda, söylediğimiz daha da geçerlidir. Zira kendi gözlerimizle gördüğümüz ve kimsenin inkar edemeyeceği gibi, öğretmenlerin Karayimi eğitmeleri engellendiğinden beridir, Rabinitler arasında da eğitim gerilemiştir. Öyle gerilemiştir ki ortada eğitim adına bir şey kalmamıştır. Bunun sebebi, Karayim rabinik midraşim'i okudukları zaman, Rabinit öğrencilerin onlara imrenmesi ve çalışmalarına daha büyük bir gayretle sarılmalarıdır, zira öğrenciler arasında rekabet, çok daha fazla bilgilenmeye yol açar. Ve öğretmenler Karayime eğitim vermeyi bıraktığından beridir kıskançlık kalmamıştır ve bizler arasında Tevrat daha az öğrenilir olmuştur ki bundan daha büyük bir zarar olamaz!
Şimdi sizler bu konuları okuyup öğrenmenin (Tanrı katında) mükafat göreceğini savunabilirsiniz. Nitekim, Tevrat'ımızın talebelerinin, mübarek Maimonides ve Mübarek Haham Avraham İbn Ezra ve onlar gibi muazzam düşünürlerin bazılarının görüşü böyledir. Öte yandan, her nasıl ortaya konulursa konulsun, duru böyleyse bile, yine bunların Karayime öğretilmesinin serbest olduğu ve bununla ilgili bir yasak olmadığı sonucuna varabiliriz. Bir yandan, eğer bir Karayi Sözlü Kanunları inkar ettiği için, Karayimin öbür dünyada yeri olmadığı-Maimonides'in Hilkhot Teşuva'nın üçünü bölümünde yazdığı gibi-kötülükleri ve büyük günahları yüzünden sonsuza dek azap çekecek, yok edilecek ve yargılanacaklar arasında oldukları için, Karayim bu konuları öğrenmekten dolayı hiçbir mükafat almıyorsa, o zaman bunları okumak başkalarına yarar sağlasa bile, Karayim bu konuları öğrenmekten hiçbir fayda elde edemezler. Diğer yandan, eğer bu konuları öğrendikleri için mükafatlandırılırlarsa, eğer bunları öğrenmek, sözlü Tevrat'ı inkar ettikleri halde onları cehennemden kurtaracaksa, ki bu doğrusu imkansızdır, eğer durum böyleyse o zaman (onlara eğitim verilmesine karşı) herhangi bir yasak yoktur. Öbür dünyada mükafatlandırmak, insan değil, Tanrı'nın işidir. Dolayısıyla eğer bu konuların öğrenilmesi sayesinde Tanrı, inkarlarından vazgeçmedikleri halde onları cezalandırmaktan vazgeçmek isterse, o zaman-onların Tanrı'nın sevdiği kullar haline geldikleri ve Tanrı'nın onlardan hoşnut olduğu, onları kendine yaklaştırdığı farz edilirse-onlara eğitim veren ve onları cemaate yeniden kazandırmaya çalışanların yaptığı şey en büyük takdire layık bir davranıştır. Onlara bahşedilmesi yasaklanmış olan şey, Tanrı'nın değil yalnızca bizim mükafatlarımız, onları iyileştirmek, doğumda karılarına yardım etmek ve çocuklarına bakmak gibi hayır işleridir. Bunlar yasaklanmıştır, çünkü onların yıkımını isteyen Tanrı'nın iradesine zıttır. Öte yandan, hayrın onlara mübarek Yaradan'dan geldiği durumda, bunun tam tersine, bu yönde bir çaba sarf eden her kişi, yoldan çıkmış olanı sürüye döndürmek yönünde çaba harcamış olur. Ve herkes için hayırlı olan bu davranıştan daha övülesi bir fiil olamaz.
Üstelik, çağımızın Karayimi, kendi muhakemeleriyle heretik inançlarına sımsıkı tutunan ve Tevrat'ı tiksintiyle inkar eden Sadukiler ve Boethus gibi, sözlü Tevrat'ı kendi inisiyatifleri ile inkar eden heretikler değillerdir. Ötekiler asi konumundadır. Oysa çağdaş Karayim(asi konumunda olmayıp) Tevrat ve Yahudilikten habersiz milletlere esir düşmüş bir çocuğa benzetilebilir. Sonra Yahudi olduğunu öğrense bile, böyle bir kişiyi cezalandırmak bize emredilmemiştir. Yahudi olmayanlar onu kendi yanlış fikirleriyle yetiştirdiklerinden, onunki bir baskı altında kalma durumudur. Mübarek Maimonides, Hilkhot Mamrim'in üçüncü bölümünde böyle yazar.
Sözlü Tevrat'ın varlığını kabul etmeyen kişi, Tevrat'ta sözü edilen asi ihtiyardan ziyade, heretik kategorisindedir ve sözlü Tevrat'ı inkar ettiğini herkes öğrenince, herhangi biri tarafından idam edilebilir. Bu kişinin bir mezar çukuruna atılması ve diğer tüm heretikler, Epikurosçular vb. gibi oradan çıkarılmaması gerekir. Bu ölçüt kim için uygundur? Kendi istek ve heveslerinin keyfiliğine kapılarak, sözlü Tevrat'ı kendi zihni ve kendi kendine vardığı çıkarımlara dayanarak inkar eden, sözlü Tevrat'ı kendi inisiyatifi ile inkar edene ve onun müritlerine. Bunların, babaları tarafından yoldan çıkarılmış olan, heretik inancın içine doğmuş ve onunla yetişmiş çocukları ve torunlarına gelince: Onlar, başka uluslarca esir alınmış ve onların diniyle yetiştirilmiş bir çocuk gibidir. Böyle bir kişi, sonradan Yahudi olduğunu öğrense ve Yahudilere ve dinlerine saygı gösterse bile, baskı altındadır, zira onlar onu kendi yanlışlarıyla yetiştirmişlerdir. Babalarının hatalarını örnek alan çocukların durumu da böyledir. Dolayısıyla, onları tövbe etmeye yöneltmek ve onlar manevi güce, yani Tevrat'a dönene kadar onlara barışçıl yollarla yaklaşmak uygun olur. Ve aceleyle onları öldürmeye girişilmemelidir. ''Ve aceleyle onları öldürmeye girişilmemeli'' sözü, onlara töve ettirmek için uğraştıktan sonra eğer hala bizi dinlemiyorlarsa, onları öldürmek doğrudur şeklinde yorumlanmamalı, zira Maimonides daha önce onları, hiçbir biçimde ölümle cezalandırılamayacak olan, başka milletlerce esir alınmış bir çocuğa benzer gördüğünü bildirmiştir.
Başka milletlere esir düşmüş bir çocuk, tövbe etmeye yanaşmasa bile, baskı altında olduğundan ölüm cezasından muaftır zira baskı altında olan kişi hariç şeklindeki muafiyetten bunu anlıyoruz.
Dahası, Karayimin çouklarını Şabat günü sünnet ettirmenin caiz olup olmadığı konusunda bir responsum'dan, Mübarek Maimonides'in, onlar bizlere karşı ikiyüzlü davranmadıkları, bize karşı kötü sözler etmedikleri ve bu soyun Rabinit otoritelerini iftiralarla karalamadıkları sürece, onlara hürmet etmenin ve erdemli davranışlarla onları yanımıza çekmenin, onlara karşı mütevazi olup, dürüstçe ve barışçıl yöntemlerle davranmanın doğru olacağını savunduğu görülür.
Bu yüzden, onlara hürmet etmek-evlerini ziyaret etmemizi gerektirse bile-hal hatır sormak, çocuklarını sünnet etmek, ölülerini gömmek ve yas tutanlarını teselli etmek caizdir. Şimdi, eğer onlar tövbe etmedikleri için ölümle cezalandırılabilir olsalardı, onlara hal hatır sorup, çocuklarını-Şabat gününde dahi- sünnet edebilmemiz nasıl mümkün olurdu! Bir insanın tövbe edip etmeyeceği kısa sürede belli olur; durum böyleyken, ölümle cezalandırabileceğimiz insanların oğullarını sünnet etmek suretiyle neden Şabat gününü ihlal edelim?
Maimonides'in responsum'unda sözü edilenler, bir şehre yakınlarda gelmiş Karayim ve Rabinitler bile değildir. Söz konusu responsum daha ziyade aynı şehirde ezelden beri- belki bin yıldır birlikte yaşamakta olan Rabinit ve Karayimi ele alıyor. O halde nasıl olur da herşey bilinirken, tüm bu zaman boyunca Rabinitler onlardan tövbe etmelerini isteyip, onlar bunu yapmamışken, Karayimin oğullarını sünnet edebilirler? Eğer bin yıl boyunca tövbe etmemişlerse, onların çocuklarını sünnet ederek Şabat gününü ihlal etmemize nasıl izin verilebilir?Onların ölüm cezasıyla cezalandırılabilecekleri ve onların iyiliği ve onurunu gözeterek değil, onların ölümüne yol açacak şekilde davranmamızın caiz olduğu doğruysa-bizim soyumuzun otoritelerine saygı göstermeleri ve Tanrı'nın mübarek bayramlarına açıkça hürmetsizlik etmemeleri koşuluyla onlara hürmet etmemize nasıl müsaade edilir!
Dahası, Maimonides'in söylediklerinde-bize karşı ikiyüzlü davranmadıkları, kötü sözler söylemedikleri ve bizden olanların Rabinit otoritelerini iftiralarla karalamadıkları süree vs.-her ne kadar onlar günah işlemeye devam etseler de, bizden onların otoritelerini kötülemedikleri ya da(her ne kadar dini bayramları gizlice ihlal ettiklerini bilsek de) bunu açıkça yapmadıkları sürece, bizim için fark etmeyeceği ima edilmiştir. Buna ilaveten, Maimonides bunlar şu şu zamana kadar tövbe etmeliler şeklinde hiçbir süre belirtmemiş olduğundan, onlara hal hatır sorma ve çocuklarını sünnet etmenin-şartları ciddiye almaları koşuluyla-her zaman geçerli bir kural olduğu anlamı çıkarılabilir. Tüm bunlardan, onları töve ettirmeye uğraşsak ve onlar bize kulak asmasalar dahi, onları öldürmenin caiz olmadığı anlamı çıkar. Bu yüzden, Ve aceleyle onları öldürmeye girişilmemeli sözünü onları öldüremeyiz biçiminde kabul etmekten başka seçeneğimiz kalmıyor. .... Aziz Maimonides'in yazmış olduğu gibi, bu Karaim delalet içindeki insanlardır ve bizler, onların çocuklarının çocuklarını Tevrat'ın manevi gücüne geri döndürene dek, onlara barışçıl sözlerle yaklaşmalıyız. Peki, biz onlara Tevrat'ın delillerini öğretmezsek, onların Tevrat'a dönmesini nasıl bekleriz? Haham Yohanan Ben Zakai zamanında, bunlar Bilgelerin onuruna leke sürmüş ve Zakai de bu yüzden Tevrat'ın delillerini onlara açıklamak istememiş olabilir. Oysa onlar Bilgelere iftira etmeyeceklerini taahhüt etmiş olsalar, o andan itibaren o da onlara eğitim verir ve Tevrat'ın delillerini açıklardı. Öğretmenlerimiz Haham Eliya HaLevi ve Haham Eli'ezer Kapsali'nin hükmü böyledir. Bunlar olağanüstü dindar ve çok büyük hukukü otoriteye sahip kişiler olarak, sözlü Tevrat'ı Karaime öğrettiler, çünkü Karaim Tanrı'nın kutsal günlerini ihlal etmeyeceklerini ve gerek sağ, gerek ölmüş olan (aziz mertebesindeki) otoritelerin onurunu lekelemeyeceklerini taahhüt etmişlerdi. Haham Moşe Kapsali, Karaime sözlü Tevrat'ı öğretme konusunda, diğerleriyle hemfikir değildi. Buna rağmen onlar, hükümlerinden vazgeçmediler ve onun söylediklerini kabullenmediler, çünkü onlara göre, açıkça günah işlemeyeceğini ya da aziz otoritelerin onuruna laf etmeyeceğini taahhüt eden herkese eğitim vermek caizdi. (Haham Eliya Ha-Levi'nin başka kaynaklarda adı geçmiyor. Mizrahi'den (1526-1535) sonraki Hahambaşı Eliyahu HaLevi'nin dedesi olabilir. Haham Moşe Kapsali Osmanlı fethinden sonra (1453-1498) İstanbuldaki tüm cemaatlerin ilk Hahambaşısıydı. Haham Mordehay Komotini(Komotiayno) (1402-1482) 15. yüzyılın en önemli Romaniyot Hahamlarından biriydi. Onlar bo sonuca, daha ziyade Karaim oğullarının sünnet edilmesiyle ilgili kanundan yola çıkan bir akıl yürütme ve aralarında geçen başka pek çok tecrübeye dayanarak vardılar. Ve hocamız Aziz Haham Mordehay Komoitini'nin bana verdiği bilgiye göre, Katalonya'nın önde gelen otoritelerinden, oranın en iyi ailelerinden birinin evladı, Talmud'un tamamı hakkında çok kapsamlı malumat sahibi bir kişi, kalabalık bir cemaate sahip önemli bir haham ve dindarlıkta kusursuz biri olan muhterem öğretmeni Haham Hanokh Saporta, Karaime, Talmud, kanunlar, Raşi, Pentaukhos(Tevrat'ın ilk beş kitabı) ve dünyevi konular da dahil olmak üzere her türde bilgiyi öğretmişti. Bunun doğruluğu kesindi ve hiç şüphesiz bunlar güvenilir otoriteler- Yahudi hukuku konusunda vasıflı otoriteler ve önemli dini şahıslardı. Onların hükümden kim sual edebilir? Tüm bunlardan açıkça görülüyor ki, KAraime bilgeliğin öğretilmesine getirilen yasak, ihtiyari bir meseleyle ilgili olup, herhangi bir emirle ilgili olmamasının yanı sıra, bir günah unsuru taşır. Zira, görmüş olduğumuz gibi, Rabinitler, Karaime eğitim bvermekten kaçınmaları yüzünden, kendileri de öğrenmekten mahrum kalmışlardır. Durum böyle olunca, bu yasağın onu kabul etmeyenleri bağlanması bir yana, ona itaat edenler, Tevrat eğitimini gerilettikleri çin günahkarladır ve bu günahları için dua edip Tanrı'dan merhamet dilemeleri gerekir. Bu yüzden, söylediklerimizden ortaya çıkan hüküm şudur ki, Poli sinagogunda toplanananların ilan ettikleri- Rabiniyim, Karaime ,hibir dünyevi konuda, adları ve hatıraları yeryüzünden silinesice başka milletlerin alimlerinin yazdığı eserlerden, eğitim veremez diyen-yasak, yalnızca ve yalnızca, onu kabullenenler için geçerlidir. Onu kabullenmiş ve onaylamış olanların, onu ihlal etmeleri caiz değildir. Bu nedenle, bu yasağı kabul etmiş olanlardan, onister çocuk ister yetişkin olsun, herhangi bir Karaim'e, yeryüzündeki herhangi bir konuda önemli önemsiz herhangi bir şeyi-bu,hele de aziz Bilgelerimize ait herhangi bir midraşim'den olan midraşlar, Kitabı Mukaddes metinlerinin anlamı üzerine herhangi bir efsane ya da yorum, Kitabı Mukkades'teki herhangi bir sözcüğün anlamı, bir sözcüğün son hecesinin mi, yoksa ondan bir önceki hecesinin mi vurgulanacağı gibi konular söz konusuysa, daha da önem kazanır-hatta , küçük çocukların öğrendiği gibi harflerin yan yana nasıl okunacağını, gizli ya da açık, düzenli olarak ya da bir kereliğine, soru cevap yntemyile veya delillerle öğreterek yasağı ihlal eden kişi,, bu lanete maruz kalır. Ve biri Kohen, biri Levi ve biri Yisrael olmak üzere üç kişinin, ellerinde Tevrat tomarları tuttukları sırada kabul ettikleri, Karaime dünyadaki hiç bir konuyu, hatta- küçücük çocuklara öğretildiği gibi-alef harfinin patah sesli harfiyle yan yana geldiğinde ah diye okunacağını dahi, öğretim şekli ister spru cevap usulüyle ister delillerle olsun fark yaratmaksızın, kimsenin öğretmeyeceği şeklindeki düzenlemeye göre, lanet o kişinin 248 organına işler, evine yerleşir ve o evin tahtalarını ve taşlarını harap eder. Diğer yandan, yasağı kabul etmeyenler, pazarlarda ve sokaklarda onu protesto edenler: İşte onlar için, bir çok nedenden dolayı, bağlayıcı herhangi bir yasak, yemin ya da nidu'i olmadığı kesindir. Onlar bu yasağı kabul etmemiş ve kesinlikle onaylamamıştır ve Aşeri'nin sözlerinden ve Tur'un yazarı olan Aşeri'nin oğlunun sözlerinden göreceğimiz gibi ve Raşi'nin açıkladığı gibi, aziz Maimonides, Metz'li ata, RabYaH'ın aziz Hocası ve aziz Rabenu Tam gibi daha eski otoritelerin hepsi de böyledir. Bir şehrin Rabinik otoritelerinin, soyun tümünün rabinik otoritelerine denk olmadığında hepsi hemfikirdir. Soyun otoriteleri tüm soy için bağlayıcı hükümler, kurallarını ya da adetlerini ihlal eden her kim olursa- hükümler, kurallar ya da adetleri kabullenenler kadar olanları tamamen reddedenlere karşı da-yasak tebliğ edebilir. Ve bu, genelin iyiliğine yönelik ihtiyari meselelerle ilgili hükümler, kurallar ve adetler kadar, Tevrat'ın çevresinde bir koruma duvarı dikme amaçlı olarak ruhani meseleler içinde geçerlidir. Oysa şehrin rabinik liderleri, tüm bir krallığın ya da bölgenin en üst otoriteleri olsalar bile şehrin tüm sakinlerini bağlayacak bir hüküm çıkarma ya da onu onaylayanlar dışındakileri bağlayacak herhangi bir kuralı kabul etme yetkisine sahip değildir. Onların hükmünei kanununa ya da adetine uymayan birini buna zorlamalarının-ister para cezası, ister yasakla olsun- hiçbir yolu yoktur. Şehrin tüm otoriteleri ve şehrin tüm Yahudi sakinleri fikribirliğine varsalar ve bu otoriteler şehrin tüm meselelerinde söz sahibi olan şehir liderleri olsalar bile, durum aynen geçerlidir. Ve buraya kadar söylediklerimizi dikkatle okuyan herkes için, tüm bunlar açıkça ortadadır. Dahası buradaki yasak, şehrin tüm kuralları ve adetlerinin doğmasında otoritesine dayanılan ve her meselede yetkili kişi olan, kongregasyonların Baş Hahamı tarafından çıkarılmamıştır. Tersine, kendisi bu yasağı protesto etmiş ve onları planlarını uygulamaktan caydırmak için, arka arkaya üç defa kınamıştır. Öte yandan o Haham, Karayimin evinde uşak ya da hizmetkar olarak çalışılmasını engelleyecek başka bir yasağın çıkarılması planını desteklemiştir, zira böyle kişiler diyet kurallarının ve Tanrı'nın kutsal bayra günlerini kesin olarak ihlal ediyordu. O , bu fiilin hukukun ihlalini engelleme amaçlı olduğunu söylemişti; bu durumda her kişinin, Hahambaşı ya da cemaat çoğunluğunun tavsiyesine ihtiyaç duymaksızın bir yasak çıkarmaya gücü vardı. Çünkü Tanrı adının kutsallığına saygısızlık olan yerde, Hahamların sözünü dinlemeye gerek yoktu ve herhangi bir kişinin yasağı tüm Yahudileri bağlardı. Bir hükümdar bile ona uymak zorundaydı. Tüm bunlara rağmen, onlar, onu dinlemektense, direnmeyi bırakması için çeşitli tehditlerle onu yıldırmaya çalıştılar, zira içleri hırs, öfke ve gazapla yanıyordu ve maksatlarını-edepli ya da edepsizce yöntemlerle göstermek istiyorlardı. Bu suretle, yasağın onu tasvip etmeyenler için hiçbir esası olmadığı ve diğerlerinin, kendilerine başkanlık eden hahamın rızası olmaksızın herhangi bir hüküm ya da kuralı kabul etmeye hiçbir yetkilerinin olmadığı çok açıktır. Zira gerek eski, gerek yeni otoritelerin görüşüne göre, o hahamın sözlerine herkesin riayet etmesi şarttır. ... Bunun da ötesinde, bu yasak şehrin sakinlerinin çoğunğu ya da şehrin tüm liderlerinin onayıyla çıkarılmamıştır. Zira Zeitun sinagogunda toplanan meclisin niyeti, Poli sinagogunda toplanan-yasağı çıkaran- meclisin niyetiyle taban tabana zıttı ve birinci meclis, ikincisinden daha kalabalıktı. Şehrin liderleri ve hahamları iki kampa bölünmüştü. Bundan dolayı, bu yasak yalnızca onu kabul eden ve onaylayanları bağlar. Onu onaylamayanlar için yasağın esamesi bile okunamaz. Maimonides'in Hilkhot Mamrim'in 1. bölümünde yazdığı gibi sana öğretecekleri şeylerin tümüne uygun olarak... yazılmış olduğundan, kutsal Tevrat'ımızın mutlak otorite bahşetmiş olduğu en önemli hukuk otorite ve sözlü kanunların resmi yorumcusu, Yeruşalayim'de egemen olan Yüce Mahkeme Sanhedrin'in, halkın çoğunluğu onun hükümleri ve kurallarını denetlemeksizin hüküm ve kural koyma ya da adetler başlatma yetkisi yoktur. Halkın çoğunluğu o hükümleri ve kanunları arzulamıyorsa, onlar geçersiz sayılır. Dolayısıyla, bir şehrin otoriteleri tarafından çıkarılmış, Yüce Mahkeme'nin otoritesine sahip olmayan, şehrin sakinlerinin çoğunun onaylamadığı ve soyun önde gelen Rabinik otoritelerinin fikir birliğine varamadığı- kiminin savunduğu kiminin karşı çıktığı-ve savunanların bile, öğretmenlerin protestolarını bilseler hiçbir şekilde onay vermeyecekleri böyle bir yasak hiçbir geçerliliğe sahip değildir. Zira öğretmenlerin protesto ettiklerini duydukları zaman, pişmanlıkları gözlerinden okunuyordu ancak yaptıkları hatayı onarmalarını artık mümkün değildi. Bu yüzden, küçük çocukların bile gayet açıkça görebileceği gibi, gerek eski gerek yeni otoritelere göre, bu yasak onu hiçbir biçimde onaylamayanlar için bağlayıcı değildir ve bunun için derin ve hatta ciddi bir analize gerek yoktur. Üstelik bu yasak, genel iyiliği ve kanunlarımızın güçlenmesi ve pekişmesi için çıkarılmış bir ni'dui ya da aforoz gibi , Tanrı adına çıkarılmamıştır. Bu yasak daha ziyade, onlardan bazıları tarafından, Karaimin öğretmenlere gösterdikleri hürmetten dolayı öğretmenlere güttükleri kıskançlık ve nefretten ve bazılarının, paralarını faize yatıran Karaime duydukları kıskançlık ve nefretten dolayı çıkarılmıştır. İnsanlar faiz yediklerinde durum daima böyle olur; bunlar her zaman herkesin nefretini kazanırlar. Onlar da onlardan intikam almak için toplandılar ve kıskançlıkları ve öfkeleriyle hareket etmeseler, kendilerine gelirler ve planlarından vazgeçerlerdi. Öğretmenler ile yasağı çıkarmak üzere Hahamın evinde toplananlar arasında patlak veren sürtüşme ve anlaşmazlığı, sonra bunların birdenbire kalkıp yasağı çıkaracaklarına and içerek çabucak gidip ellerinde sopalar bulunan rezil kişileri toplayarak, yasağı engellemek isteyen her kim olursa dövmeleri ve hakaret etmeleri için bu kişileri Şabat sabahında Poli Sinagogunun girişinde hazır ettiklerini, herkes biliyor. Durum böyleyken, dünyada bu yasağın herhangi bir hükmü olabileceği fikrinde olan biri var mıdır? Maymonides'in Hilkhot Sanhedrin'in yirmi dördüncü bölümünde yazmış olduğu , Yeruşalayim Talmud'unda gördüğümüz ve Yoreh De'ah'ta alıntıladığı gibi, Yüce Sanhedrin bile, böyle bir güce sahip değildir: Bir bilgin kendi ihtiyacı için bir yasak çıkarırsa, onu edepli bir biçimde kabul ettirse bile , o yasak yasak değildir. Bu kuralla ilgili olarak, RabYaH, burada bir yasağın yarar sağlamak üzere, yani Tanrı için diye değil,bir bilginin kendi çıkarı için konulmasından söz edildiği yorumu getirir. Ve yanıtı alan kişi buradan yola çıkarak şu soruyu sorar: Mali çıkar ile intikam arasında ne fark vardır? İntikam da kişisel çıkardır, çünkü kötülük hevesinin tatminini sağlar. Ve daha ziyade şunu savunabiliriz: Eğer kişi bir yasağa uymaya zorlanıyorsa, ama o yasak iyi niyetle değil de, daha ziyade bazı kişisel çıkarlar adına konmuşsa, o yasak yasak değildir-kuşkusuz o zaman, herhangi bir ceza gerektirecek bir durum yoktur; tıpkı yasak koyanların niyetinin sırf kendi hükümlerini çiğneyenleri aforoz etmek olduğu bizim örnekte olduğu gibi yasak ister düşmanlarına boyun eğdirmek ister onlardan intikam almak olsun, iyilik adına olmayan bir sebeple konmuşsa: Gerek eski gerekse sonraki otoritelerin ki olsun, tüm görüşler, bu yasak ya da aforozun kesinlikle hiçbir hükmü olmadığını söylüyor. Üstelik bu yasağı herkes, hatta ona onay verenler bile ihlal ediyor. Zira , onlarla fikir uyuşmazlığımız olan her bir emir üzerine, herkes Karaime soru soruyor ve herkes onların sorularına cevap veriyor. Ve şimdiye kadar şehrin sakinlerinden, bir Karaiyinin sorusunu cevaplamaktan ya da onun bilme ihtiyacı duyduğu herhangi bir şeyi ona açıklamaktan sakınan kimse duymadık. Dahası, sabit, düzenli eğitim meselesinde bile, yasağın asıl dayatmacıları bizzat yasağı çiğnemiş durumdadır: Ellerinde Tora Tomarları tutan kişilerin ta kendileri yasağı çiğneyenlerdir. Ve çoğunluk bu yasağı sürdüremeyecek durumda olduğundan, içlerinden birinin bile buna uymadığı böyle bir durumda, bu hüküm ve yasağın geçerliliği olmadığı çık açıktır ve-yeterince delille açıklamış olduğum gibi-halkın sürekli yasak ihlal etmesini engellemek için, onları bu yasağı kaldırmaya zorlamak uygun olur. Ve bu hüküm eski ve yeni otoritelerin görüşleriyle uyum içindedir. Bundan başka, birçok otorite, yasağın ilan edilmesinden sonra şehre gelmiş olan Sefarad sığınmacılar, Tanrı'nın himayesi ve merhameti üzerlerine olsun, Karaime açıkça eğitim veriyorlar, zira onlar şehir sakinlerinin, yasağı protesto edenler için bile bağlayıcı olacak, hele de yeni gelenleri bağlayacak bir yasa çıkarma yetkisi olmadığını biliyorlardı. Ve bunlar önemli bir çoğunluk oluşturuyor ve kimse bunları protesto etmiyor. Bu suretle, bu hüküm tutmadığı içindir ki tamamen geçersiz hale gelmiştir ve böyle bir durumda, bu yasağın hiçbir yaptırımının olmayacağını herkes kabul eder. O halde, hükümleri geçersizdir, zira hiç kuşkusuz onlar kandil yağıyla ilgili hüküm veren, nur içinde yatsınlar, Daniel'den ya da Hillel ve Şamay'den daha büyük değildir ve Haham Yehuda HaNasi soruşturup bu hükmün tutmamış olduğunun öğrenince, divanının üyeleriyle birlikte hükmü iptal etmiştir. Aslında, hüküm zaten kendiliğinden geçersiz hale geldiğinden, onu fiilen iptal etmediler; daha ziyade geçersizliğini ilan ettiler. Benim naçizane görüşüm budur, Eliya Mizrahi. İstanbul Yahudi Cemaati'nin Tarihi ((1453 - 1566)) Minna Rozen İş Bankası Kültür Yayınları / Tarih
Sunday, January 8, 2012
Litvanya Karaim Cemaati Hahambaşısı Prof Dr Markus Mordehay Lavrinoviç dün(Şabat) vefat etmiştir. 2009 yılından beri bu makam da bulunan zat görevi Hahambaşı Josef Firkoviç'ten devir almıştı, geçen sene Pesah'ta Büyük bir Delegasyonla İstanbulda ziyarete gelmişti. Pesahın İlk Günü İstanbul Karay Kalında Tefilaya katılan Roş Haham, Sakarya -Bilecik Üniversitesinin Ortak Organize ettiği Uluslararası Karay Çalışmaları Sempozyumuna katılmıştı. Cenazesi Pazar Günü saat 14:00 Trakay Karaim Kabristanında yapılacaktır.
Subscribe to:
Posts (Atom)