Qaraim languages and literatures and Karaism
- Qaraim languages and literatures and its Archive Blog Qaraim Tili
- QARAIM LANGUAGES AND LITERATURES ONLY
The Qaraim (Karaites) are a religious and cultural group made up of individuals who adhere to the tenets of the Old Testament of the Hebrew Scriptures alone. Their ethnic and religious roots have been a subject of ongoing discussions to the present day.
Over the centuries they have developed their own spiritual and secular literature, creating their own distinct dialects apart from the standard forms of the languages in the areas in which they've lived.
The question is still open as to whether these dialects can be considered independent languages, since they have their own written traditions. These dialects include: Qaraite Hebrew of Constantinople, Qaraite Turkic (several dialects of Crimea, Lithuania, Ukraine), Qaraite Arabic, Qaraite Aramaic, Qaraite Greek of Turkey and the Qaraite Persian dialects.
The number of literary works written in these dialects is enormous, and has hardly been explored. Due to the efforts of their religious opponents, such as the Pharisees, the Qaraim were labeled as an insignificant and unimportant sect.
Since the discovery of the Cairo Geniza, the Dead Sea Scrolls and the Avraham Ben Shemuel Firkovich collections, anthropologists and lingusts no longer consider the Qaraim as such anymore. Qaraim studies have become a hot topic in academic circles, but despite this recent revival of interest in the Qaraim, the linguistic and literary aspect of Qaraim culture remains largely unexamined. This blog is focused SOLELY upon research involving the examination and restoration of the LANGUAGES and LITERATURES of Qaraim.
Saturday, August 24, 2013
İstanbul Karayları-Bu ülkede üç kuşak kadın Kelebek korseyle inceldi-Rita Ender-Agos
Şavua Tov, Kali Evdomada, Bueno Semana, Aftañız yahşı bolsuñ,
Yom Terua(Roş Aşana) idrak edeceğimiz bu sayılı günlerin hayırlara vesile olmasını canı gönülden temenni ederim.
Bugün İstanbul Karay Cemaatimizin mensuplarından Çarlık Rusyasında ve Kırım'da Dedesi bir numaralı tütün tüccarı ve simsarı Baruh Kohen olan Sevgili İlya Avramoğlu (Kohen) ile Agos Gazetesi yazarı Rita Ender tarafından yapılmış olan 1 Haziran 2012 tarihli röportajı kendilerinin izinleriyle sizlere sunuyorum.
Bu Ülkede Üç Kuşak Kadın Kelebek korseyle inceldi
İnsanlar ölür, mekanlar yaşar. İnsanlar unutur, mekanlar hatırlatır. İnsanlar değişir, mekanlar değiştirilir. Ama eğer insanlar mekanların hafızasına saygı duyarsa, işte o zaman her şey canlı kalır. Türkiye'nin hafızası, tüm değişime rağmen sanki en çok Beyoğlu'nda canlı durur, İstiklal Caddesi'nde tazelenir. Bütün hesaplar burada görülür, tüm halk mücadeleleri için buraya gelinir. Öğrenciler de, eşcinseller de, işçiler de, feministler de, milliyetçiler de, polisler de burada bağırır. Yol üstündeki tüm dükkanlar ve sahipleri eyleme katılabilir, ama -'eylem'de mağdur da edilebilir. Tıpkı, 75 yıldır 433 numarada faaliyet gösteren Kelebek Korse Mağazası'nın başına geldiği gibi.
İstiklal Caddesi'nin 433. numarası, bugünkü İlya Avramoğlu (Kohen)'na büyükbabasından kalmış; büyükbabadan babaya, babadan oğula intikal etmiş. Fakat mekan üçünde farklı hatıralar bırakmış, çünkü tarihçi Marc Bloch'un söylediği gibi, 'İnsanlar babalarından çok zamanlarının çocuklarıdır.'
İlya Avramoğlu (Kohen), Beyoğlu'nun, Kelebek Korse Mağazası'nın ve korseci olmanın inceliklerini anlattı, biz de ona kulak verdik.
Bu dükkanın adı neden Kelebek Korse?
Hanımlar niçin korse kullanır? Daha zayıf gözüksünler diye. Korse giydikleri zaman kendilerini kelebek kadar hafif hissederler. Büyükbabam işte bunun için koymuş bu ismi.
Kelebek korsenin büyükbabadan toruna uzanan hikayesi ne?
Buranın kuruluşu 1936. Evveliyatı da var; 1920'li yıllarda Terkos Pasajında korse malzemesi dükkanı varmış. Rahmetli büyükbabam ve kardeşi beraber açmış orayı. 1930'larda Türkiye'de neredeyse tek bir fabrika yokmuş.Tekstil üretimide yokmuş, korse üreten de yokmuş. İstiklal Caddesinde dükkanlar varmış. Kendi makineleriyle ürettükleri malı satıyorlarmış. Tabii, mal üretmek için malzeme lazım; bel lastiği, kumaş, korse lastiği, jartiyer... O zamanlar korse lastikleri yurtdışından geliyormuş. Büyükbabam bu tip malzemeleri satıyormuş. 10 yıl kadar orada çalışmışlar. Sonra o dükkan boşalmış; 1936'da büyükbabam, büyükbabamın erkek kardeşi ve babam burada korse satışına başlamışlar. 14 yaşındaymış babam o zaman.
Caddeye çıkınca üretim yapmaya da mı başlamışlar?
Evet. Atölyeydi burası. Dört makine, beş-altı işçi çalışıyordu. Ismarlama korse ve sütyen dikiyorduk; külot şeklinde korse, paçalı korse, skandal korse dediğimiz bel korseleri, sütyenler, mideli sütyenler... O zaman sütyenlerin %90'ı poplin kumaştan üretilirdi. Elastikiyet pek yoktu. 1950'lerde Türkiye'de yavaş yavaş çamaşır üreten fabrikalar kurulmaya başladı. Bugün kü meşhur büyük firmalar o dönemde küçük atölyeler olarak işe baladılar ve sonra çok büyüdüler. Yani ufak ufak fabrikasyona geçildi. Yavaş yavaş dükkanlarda üretim azalmaya başladı. Toptan mal almaya ve o ürünleri satmaya başladılar. Biz yaklaşık 1980 yılında kadar üretim yapmaya devam ettik. Sonra iyi işçi bulmakta zorluk çekmeye başladık ve üretimi tamamen kapattık. Sadece babamla ikimiz kaldık dükkanda. Anlaşmalı olduğumuz, babamın iyi tanıdığı bir iki firma vardı, onlar bizim ürettiğimiz malları üretmeye devam ettiler. Halen de ediyorlar. Bazı modeller Türkiye'de sadece bizde var.
Üretimi durdurmak, neredeyse meslek değiştirmek gibi bir karar olmalı. Zor olmadı mı böyle bir karar almak?
Mecburiyetten... Bu dükkan kurulduğu zaman çok iyi işçiler vardı. Eğitimli, kültürlü kişilerdi, genelde ekalliyetlerdendi; Rum, Ermeni... Türk işçilerimiz de vardı. Onlar da kabiliyetli ve eğitimli insanlardı. Fakat ondan sonra İstanbul muazzam göç almaya başladı, nüfus anormal şekilde arttı. İyi işçi bulmakta büyük sıkıntı çekmeye başladık. 1981'de burada bir işçi kız çalışıyordu, uyuşturucu kullanıyormuş. Bir gün biri geldi, kızı saçından sürükleye sürükleye götürdü. Elinde silahı vardı, babam bir şey yapamadı. Ondan sonra, Ben artık işçi mişçi çalıştırmam, mümkün değil dedi, atölyeyi tamamen kapattık. İşçiler olduğu zaman hem üretim, hem de tadilat yapabiliyorduk. Tadilat için sütyen, korse gelirdi ve bundan ciddi para kazanırdık. Öyle olunca, ciddi bir maddi güç eksildi. Sonra İstanbul'un şartları değişti. Bu dükkan kurulduğu zaman İstanbul'un yegane alışveriş merkezi Beyoğlu'ydu. Herkes alışverişe buraya gelirdi ama yıllar geçtikçe İstanbul çok büyüdü, alışveriş merkezleri açıldı.
Bir de, burası trafiğe kapandı. Biz, aşırı şiman veya ortopedik problemleri olan insanlara da mal satıyoruz. Onlar arabayla gelirlerdi, bu imkan da ortadan kalktı. Bu şekilde de bir iş kaybına uğradık. Şimdi çok zor şartlarda ayakta durmaya çalışıyoruz. İstiklal Caddesi'nde kira bedelleri inanılmaz yükseldi. Biz kilisenin kiracıyız, kilise bizi iyi kötü idare etti ama şimdi bazı sıkıntılar yaşanıyor. Ne kadar ayakta duracağız, Allah'tan başka kimse bilmiyor.
Dükkanda hiç bir şey değiştirmeden devam ediyorsunuz...
Evet, bu dekor 1900'lerin başlarından beri boyle. Zaten böyleymiş, biz de dekoru aynen muhafaza ettik. Ben burayı bu haliyle çok seviyorum. Sırf dükkanı görmek için gelenler oluyor. Burada kapının önünde birkaç saat durun, bakın kaç kişi fotoğrafını çekiyor. Neticede tarihi eser gibi bir yer. Ellemeyi, yıkmayı filan hiç düşünmüyorum. Edebilirsek, aynen devam edeceğiz.
Dördüncü kuşak da baba mesleğini sürdürecek mi?
Benim oğlum bilgisayar mühendisi olmaya çalışıyor. Kızım daha çok küçük, ilkokulda. İlerisini bilemiyorum ama bugün ben tek başımayım. Babam çok yaşlandı, 90 yaşında, artık gelmiyor.
İnternet sitenizi siz mi hazırladınız?
Hayır, yeğenim Reha kurdu. Geliştirmeyi, oradan satış yapmayı da düşünüyor. Yeğenlerim ve oğlum Artık herkes internetten satıyor, sen niye satmıyorsun? diyorlardı. Başta biraz direndim ama sonra Tamam, kurun siteyi bir göreyim dedim. Daha çok yeni, çok küçük bir site www.kelebekkorsemagazasi.com. Ben anlamıyorum o işlerden. Ama şimdi yasal bir mecburiyet de var, her işletmenin internet sitesi olması lazım.
Burada yaşadıklarınızdan, sizde en çok yer eden anı hangisidir?
Babamın ve benim yaşadığım ortak bir anı var. Ben lisede okurken çok sert bir felsefe öğretmenim vardı. Astığı astık, kestiği kestik, karşısında laf söylenmez... Ben Galatasaraylıyım, felsefe dersinin olduğu gün de Galatasaray,Beşiktaş maçı vardı. Maç saat 2'deydi, ders 11'de. Ben maça gideceğim. Dersin ortasında kalktım, Hocam dedim, Ben gidiyorum, Allahaısmarladık. Nereye gidiyorsun? dedi, İşim var, benim gitmem lazım dedim ve fırlayıp çıktım. Bir arkadaşım da benimle beraber geldi. Maça gittik, Beşiktaş'ı 3-1 yendik. Ertesi gün okula gittik, Çağırdı bizi, Dün nereye gittiniz diye sordu. Maçtaydık dedik. Babanla görüşmek istiyorum dedi bana. Ne sinirli bir kadın ama, biliyor musun! Babam sizinle görüşmek istemiyor dedim ve ciddi bir şamar yedim suratıma. Akşam beni şikayet etmek için dükkana geldi. Babam kendisinden özür diledi. Sonra, kadın burada çamaşır prova etti, prova ederken de tansiyonu düştü bayıldı. Babam telaşlandı, ambulans çağırdı. Bayılan birinin suratına tokat atarsın ya, kendine gelsin diye, babam bir de tokat attı. Babam sert bir adamdı. Halbuki beni görse tokatlayacak, ne demek okuldan çık, maça git! Neyse, ambulans geldi, ayılttılar kadını. Babam akşam evde kulağımı çekti, fazla bir şey demedi. En büyük anılardan biri bu, çünkü hem dükkan, hem okul, hem maç, hem ben varım. Anonim bir anıdır bu.
Nasıl bir şey Beoğlu'nda esnaf olmak?
Ben çok seviyorum bu mesleği. Devamlı iletişim halindesiniz. İnsanlar geliyor, gidiyor. Eğlenceli bir yer burası; devamlı yenilikler var, hareket varç Sıkılma ihtimali yok.
Her şey hep Beyoğlu'nda başlıyor, Beyoğlu'ndan geçiyor...
Evet, yürüyüş olmadığı zaman Bugün ne kadar sakin diyorum. Her gün olumlu, olumsuz yürüyüşler yapılıyor. Bazen sıkıntı oluyor, bazen olmuyor. Siyasi yürüyüşler de oluyor. 12 Eylül'den önce ne çatışmalar yaşandı burada... İngiliz Konsolosluğu'nun bombalandığı gün korkunç bir patlama oldu. Hemen dışarı çıkıp baktım. Zaten beş gün öncesinde sinagogda patlama olmuştu, kardeşim ölümden döndü. Kapıda ölenler de oldu, Allah rahmet eylesin. Toz bulutu gördüm ve bir koku aldım, günre kokusu. Baba dedim, İngiliz Konsolosluğu gitti. Prada bir sürü tanıdığımız var. Levent Büfe vardı. Eskiden Rumlara aitti, sonra onların yanında çalışanlar aldı. Ordövr tabağı, sucuklu yumurta, sosisli çok güzel şeyler yaparlardı. Dedim, Herhalde öldüler. Karşısında dönerciler vardı, dişçimiz de oradaydı. Neyse ki hiçbirine bir şey olmamış ölmemişler. Ben en çok provokasyondan korkarım, çünkü bir provokasyon oldu mu kıyamet kopuyor.
6-7 Eylül 1955'te koptu da...
Ben daha doğmamıştım o zaman, 1961 doğumluyum. Babam buradaydı. Ciddi zarar gördük. Dükkanın duvarları balyozla kırılmış. O kırık parçalar hala duruyor. Beyoğlu ve Şişli bölgesinde Rumların evlerine girmişler. Çok büyük sıkıntılar, eziyetler yaşanmış ama bir,iki kişi dışında can kaybı olmamış. Ehven,i şer diye bir laf vardır ya... Çok insan mahvoldu. Artık konuşmanın manası yok. Burada 6-7 Eylül ile ilgili film çekmek istediler, izin vermedim. O konuya girmek istemiyorum, çünkü çok üzücü bir hikaye. Çok insan büyük sıkınıtılar, kahır dolu günler yaşadı. Bana p konuyu hep babam ve rahmetli babaannem anlatırdı. Bir de, politik olarak konulara fazla girdiğiniz zaman pek iyi olmuyor. Deşmenin bir faydası yok, kimseye. İyi günlerimiz de oldu, kötü günlerimiz de. Biz burada yaşadık. Silahlı çatışmalar gördük, evet, ama güzel törenler, resmigeçitler de gördük. Oturduğumuz semt de burasıydı, Meşrutiyet Caddesi'nde otururduk. Benim çocukluğumda 3 milyondu İstanbul'un nüfusu. 3 milyon dendi mi, Uuu, amma kalalabık derlerdi. Şimdi 20 milyona dayandı.
Müşteri ilişkileri açısından, 20 milyonluk şehir ile yıllar öncesinin şehri arasında nasıl farklar var?
Dağlar kadar fark var. 30'lu, 40'lı yıllarında hanımlarının mentalitesiyle bugünkü hanımların mentalitesi çok farklı. Giyim kuşam da çok farklı. Mesela o dönemde ipli korseler vardı, şimdi yok. Korselerin bir kısmı lastik, bir kısmı kumaştan yapılırdı. Lastik pek yoktu. Yılbaşından veya bayramlardan birkaç ay önce siparişler gelirdi ki o tarihlere yetiştirebilelim. Kadın,erkek ilişkileri de daha muhafazakardı, şimdi daha kolay oldu. Evli ya da nişanlı olmayan insanları kol kola göremezdiniz.
Sizin mesleğiniz biraz cinsellikle de ilgili, değil mi?
Tabii. Bayan- erkek iç çamaşırı sattığımız için cinselliğe de hitap eden bir meslek bu. Bunu, burada bayan tezgahtar olmadığı için fark ediyoruz. Bilhassa Arap müşterilerimiz oluyor, kapıda beni görünce çekip gidiyorlar. Çok alışkınım, bir sıkıntı yaşamıyorum.
-Yazısının yayınlanması hususunda gerekli razılığını veren Agos Gazetesi yazarı Rita Ender Hanımfendi çok teşekkür ederim.
-Fotoğraf www.ilovekaraims.com websitesinden alınmıştır
. İlya Avramoğlu(Kohen)'nu Litvanya'nın Trakay şehrinden ziyarete gelen bir grup öğrenci ile dükkanının önünde çektirdiği fotoğrafı.
Labels:
Agos,
Bene Mikra,
Dil,
İstanbul,
İstanbul Karayları,
Karaim,
Karaism,
Karaite,
Karaitika,
Karay,
Karay Dil,
Kelebek,
Kırım,
Kohen,
Korse,
Kuşta,
Qaraim,
Rita Ender,
Tütüncülük,
Yok olmakta olan diller
Thursday, August 22, 2013
Süper Öğretmen-Karay-Bibuş (Biba) Fyodorovna Kuşul
Bibuş (Biba) Fyodorovna Kuşul-Süper Öğretmen(Amora)
Bibuş Fyodorovna, 26 Kasım 1938 tarihinde Kırım'ın Simferopol-Akmescit şehrinde doğdu.
1944 yılına kadar dedesi M.Aga'nın evinde Bahçesaray şehrinde yaşadı. Tüm hayatını çocuklara ve onlar en mükemmel şekilde eğitilmesine adadı. 1993 yılına kadar Vişenka(Vişne) anaokulunda çalıştı. Hala şehirdeki tüm anne babalar tarafından takdir edilen, çok sevilen, iyi hatırlanan bir Öğretmendir. Şehrin en iyi öğretmeni ünvanına layık görülmüştür. Başarıları gazetelere konu olmuştur, bir sürü ödül ve sertifikalar verilmiştir. Emekli olmasına rağmen hala anaokullarının bir çok aktivitelerine gönüllü olarak iştirak etmektedir.
http://karaim.crimea.ua
Labels:
Akmescit,
Amora,
Biba,
Bibuş,
Fyodorovna,
Kırım,
Kırım Karaylar,
Ocapçe,
Öğretmen,
Qaraim,
Qaraite,
Qırım,
Simferopol,
Süper
Wednesday, August 21, 2013
İstanbul Karayları-Futbol, Maç ve Karay-Karaitika Dili-Esintiler 4
İstanbul Karay Cemaatimizin güzide kişiliklerinden, abilerimizden, Eski İstanbulda geçen yine enteresan bir olay ve bir kısım Karaitika Dilinde deyişler, sözler, hatta Karaitika dilinde Maç Tezahürat Sözleri...
Futbol, Maç ve Karay
1975-76 yıllarında geçer hikayemiz...
12-13 yaşlarında yaramaz mı yaramaz bir Karay Delikanlı.
Türkiye Spor Yazarları Kupası...Fenerbahçe-Galatasaray Maçı...
Sabah saat 7'de hikayemizin kahramanı genç erkenden kalkar adada.
Babasından izin ister maça gidecek ya...
Babası izin vermemiş. Tabii ki arkadaşlarına da babaları izin vermemiş.
Arkadaşlarıyla beraber sabahın köründe başlarlar o dönemde depozitoyla verilen şişeleri toplamaya.
Neredeyse adadaki tüm şişeleri toplarlar... Bir güzel de bakkala satarlar. O para ile 7-8 kafadar atlarlar vapura maça giderler. Annesi deli gibi adada bu yaramaz çocuğu aramaya başlar. Çılgına döner bir türlü adada bulamaz. Karakola haber verilir.
Bulunamaz.
Annesi, İstanbulda dükkanda olan babasını arar ve durumu anlatır. Babası hemen anlar, oğlunun nereye kaçtığını, arazi olduğunu ve annesine (sto vari stavlepume) akşam görüşeceğiz onunla derler. Bu arada bu bahse konu maç ise gece oynanmaktadır.
Kahramanımız Karay Delikanlısı gece taaa bostancılardan 2:00 sularında arkadaşları ile beraber adaya döner.
Tabii ki arkadaşları ile maça kaçarlarken organize oldukları gibi, kendi anne ve babası, arkadaşlarının anne ve babalarıyla da onların dönüşü için organize olmuşlardır...Annesi ve Babası deli gibi evde beklerler ve arkadaşlarının da anneleri ve babaları...
Kapıdan içeri girer girmez.
Babası (So diavlo pezenvengi-sa ses kotasa-sa ses şthipiso ğumari) der ve temiz bir sopalar.
Bu maçtan hatıra iki tane maç tezahüratı kalır...
-İ Fenerlides dene borisan ne kazandisune meto Galatasaray-Fenerlileri yine Galatasaray maçını kazanamadılar.
-Olli Fenerlides kayyikan-Fenerliler yandı
-İ Galatasaraylides ipan imiz imazte proto stin Turkiya-Galatasaraylılar Türkiyede birincidir.
-İ Fenerlides den areşun ta tria, yaafto pu efayan goli apton Konya, ve apton Arsenal
-Olli Fenerlides kayyikan-Fenerliler yandı
-İ Galatasaraylides ipan imiz imazte proto stin Turkiya-Galatasaraylılar Türkiyede birincidir.
-İ Fenerlides den areşun ta tria, yaafto pu efayan goli apton Konya, ve apton Arsenal
Labels:
Bene Mikra,
Dil,
Fenerbahçe,
Galatasaray,
Gençlik,
İstanbul,
İstanbul Karayları,
Karaim,
Karaism,
Karaite,
Karaitika,
Karay,
Karay Dil,
Kuşta,
maç,
Qaraim,
tezahurat,
Yok olmakta olan diller
Sunday, August 18, 2013
Karay Yeraltı Sinagog Mimarisi ve Kökeni
Neden Karay Sinagogları(Kaalları) yeraltına inşaa edilirdi?
Bunun sebebi nedir?
Karaylar(Karaim) yüzyıllar boyunca diğer Musevi Cemaatlerinden farklı bir mimari geliştirmişlerdir.
Genelde bilindiği Kadim Karay Sinagogları(Kaalları) her zaman için yerin altında inşaa edilmiştir veya çatısının yeryüzü hizasında olmasına dikkat edilmiştir.
Bu konuda Karay Cemaati içinde olmasa da, Gayri-Karay Musevi topluluklarında çeşitli farklı görüşler ortaya atılmıştır.
Aslında Karayların eski zamanlarda Kaal(Sinagog)larını bu şekilde inşaa etmelerinin tek bir nedeni var.
Tarihte ilk defa Karayları(Bene Mikra) bir çatı altında toplayan Anan Ben David HaNasi (Menuhato BeGanEden), ilk Karay Sinagogunu Yeruşalayim-Kudüste inşaa ederlerken Teilim Mizmor LeDavid (Hz.Davud'un Mezmurları) 130-1,2. bölümlerinden esinlenmiştir.
Güzel İstanbulumuzda bulunan yaklaşık 1.500 yıllık Karay Sinagogumuz ve Kırım'ın Çıfıt(Çift) Kale Kırk Yer mevkii Bahçesaray(BahçeKaray) şehrindeki Sinagoglarda bu şekilde inşa edilmiştir.
Şu anda hala bu Sinagog Kudüs(Yeruşalayim)'de bulunmaktadır. Yeruşalayim/Kudüs'ün en eski Sinagogu olma özelliğini taşımaktadır. Hala Kudüs/Yeruşalayim Karay Cemaatinin bünyesinde hizmet vermektedir. Şu anda genelde Yisrael'de yeni yapılmış olan ve yapılmakta olan Karay Sinagoglarında bu adet takip edilmemektedir. Bu Mimari Geleneğin takip edilmemesinin herhangi bir nedeni yoktur.
Mezmur-Mizmor-Teilim-Zebur-Psalmi 130-1,2 Bölümler şu şekildedir.
İbranice Tercümesi; א שִׁיר הַמַּעֲלוֹת: מִמַּעֲמַקִּים קְרָאתִיךָ יְהוָה. ב אֲדֹנָי, שִׁמְעָה בְקוֹלִי: תִּהְיֶינָה אָזְנֶיךָ, קַשֻּׁבוֹת-- לְקוֹל, תַּחֲנוּנָי.
Karaitika Tercümesi; 1.Oido ton anavathmon.-EK VATHEON ekekrakza si, Ad.. 2.Ad.., eisakuzon tis fonizmu. Genithito ta ota su prozehonda eis tin fonon dis deiseoz mu.
Türkçe Tercümesi; 1-Derinliklerden sana sesleniyorum, ya RAB, 2-Sesimi işit, ya Rab, Yalvarışıma iyi kulak ver!
Kırım Karayca Tercümesi; 1-Ya Ad.., terenlikten men Seni çağırdım, 2-Ad.., sesimni eşit! qulaqlarıñ yalvaruvlarıma diqqat etsin!
Labels:
Bene Mikra,
İnşa,
İstanbul,
İstanbul Karayları,
kaal,
Kara,
Karaim,
Karaism,
Karaite,
Karay,
Kudus,
Mimari,
psalms,
Sinagog,
Teilim,
Yeraltı,
Yeruşalayim
Wednesday, August 14, 2013
İstanbul Karayları-Ninniler-Çocuk Şarkıları-Karaitika Dili-Esintiler 4
İyi Günler
Ha Kadoş Baruh Hu 07.09.2013 tarihinde idrak edeceğimiz Yom Terua öncesi, bizlerin daha hayırlı kararlar almamız için güzel vesileler nasip etsin.
İstanbul Karay Cemaati büyüklerimizden öğrendiğim yeni Karaitika mücevherleri sizlerle paylaşmak istiyorum.
Yüzyıllardır İstanbul Karayları bu topraklarda çocuklarını bu Karaitika dilinde ninnilerle uyuttular ve onları bu şarkılarla eğlendirdiler ve hala torunlarını bu şarkılarla ninnilerle büyütmekteler.
Ne güzel söylemiş Martin Heidegger;
DİL VAROLMANIN EVİDİR
İlk şarkımızın adı Supa Ke Karidya yani Çorba ile Ceviz.
Bu şarkı İstanbul Karay Cemaatinde Karaitika dilinde küçük çocuklara söylenen bir şarkıdır.
Ti tha fame apopsa?-Bu akşam ne yiyeceğiz?
Sopa ke karidya-çorba ile ceviz
Ama çharti o babas-Baba geleceği zaman
Çala ta karidya-Cevizleri kıracağız
İkinci çocuk şarkımızın adı Hiyoni Hiyoni yani Kar Kar
Hiyoni hiyoni-kar kar
O babas kriyoni-baba üşüyor
İ kata mayerevyi-kedi yemek pişiriyor
Kyo bodigos horevyi-fare dans ediyor
Üçüncü olarak İstanbul Karaylarının yaklaşık 1.500 yıldır çocuklarına bu güzel İstanbulumuzda söyledikleri Karaitika dilinde başka bir çocuk şarkısı Kupepe
Kupepe Kupepe
Naseparo Kurabiye-Alayım sana kurabiye
Kurabiye mesoharti- Kağıdın içinde
Ke lokumya(likumya-lekumya) so kuti-Kutu içinde lokum
Ha Kadoş Baruh Hu 07.09.2013 tarihinde idrak edeceğimiz Yom Terua öncesi, bizlerin daha hayırlı kararlar almamız için güzel vesileler nasip etsin.
İstanbul Karay Cemaati büyüklerimizden öğrendiğim yeni Karaitika mücevherleri sizlerle paylaşmak istiyorum.
Yüzyıllardır İstanbul Karayları bu topraklarda çocuklarını bu Karaitika dilinde ninnilerle uyuttular ve onları bu şarkılarla eğlendirdiler ve hala torunlarını bu şarkılarla ninnilerle büyütmekteler.
Ne güzel söylemiş Martin Heidegger;
DİL VAROLMANIN EVİDİR
İlk şarkımızın adı Supa Ke Karidya yani Çorba ile Ceviz.
Bu şarkı İstanbul Karay Cemaatinde Karaitika dilinde küçük çocuklara söylenen bir şarkıdır.
Ti tha fame apopsa?-Bu akşam ne yiyeceğiz?
Sopa ke karidya-çorba ile ceviz
Ama çharti o babas-Baba geleceği zaman
Çala ta karidya-Cevizleri kıracağız
İkinci çocuk şarkımızın adı Hiyoni Hiyoni yani Kar Kar
Hiyoni hiyoni-kar kar
O babas kriyoni-baba üşüyor
İ kata mayerevyi-kedi yemek pişiriyor
Kyo bodigos horevyi-fare dans ediyor
Üçüncü olarak İstanbul Karaylarının yaklaşık 1.500 yıldır çocuklarına bu güzel İstanbulumuzda söyledikleri Karaitika dilinde başka bir çocuk şarkısı Kupepe
Kupepe Kupepe
Naseparo Kurabiye-Alayım sana kurabiye
Kurabiye mesoharti- Kağıdın içinde
Ke lokumya(likumya-lekumya) so kuti-Kutu içinde lokum
Labels:
Bene Mikra,
çocuk şarkıları,
Dil,
İstanbul,
İstanbul Karayları,
Karaim,
Karaism,
Karaite,
Karaitika,
Karay,
Karay Dil,
kurabiye,
Kuşta,
nani,
ninni,
Qaraim,
Qaraite,
Yok olmakta olan diller
Sunday, August 11, 2013
Kutsal Topraklardaki Karay Cemaati Dini Konseyinin 304. Ay Döngüsü 17.yıla göre tayin ettiği 5774 (2013-2014) yılı Dini Bayram ve Oruç Günleri Listesi
Kutsal Topraklardaki Karay Cemaati Dini Konseyinin 304. Ay Döngüsü 17.yıla göre tayin ettiği 5774 (2013-2014) yılı Dini Bayram ve Oruç Günleri Listesi
Roş Haşana-Yom Terua-Bıtgı Künü(Yeni Yıl) 07.09.2013
Yom Kippur (Kefaret Günü)-Boşatlıh 16.09.2013
Sukkot-Alaçıh Hıcı-Orah Toyu 21.09.2013
Şemini Açeret 28.09.2013
Çom Şevii-Oruç 30.09.2013
Tevet Ay’ının 10.günü Orucu 15.12.2013
Purim-Kınış 1.Gün 14.02.2014
Layla Seder-Pesah Seder Gecesi 14.04.2014
Hag AMaççot-Pesah-Tımbıl Hıccı 1.Gün 15.04.2014
Yom Hanafat Ha’Omer 20.04.2014
Şevii Aseret-Pesah 7.Gün 21.04.2014
Şevii Aseret-Pesah 7.Gün 21.04.2014
Holokost Anma Günü 28.04.2014
Şavuot-Aftalar Hıcı 08.06.2014
Çom Revii-Revii Orucu 07.07.2014
Çom Hamişi-Hamişi Orucu 04.08.2014
Çom Eyha-Asara BeAv-Eyha Orucu 07.08.2014
Roş Haşana-Yom Terua-Yeni Yıl (5775 Yılı) 26.09.2014
Labels:
17.yıl,
5774,
Ay,
Bayram(Hagim),
Çom,
Din,
Hodeş,
Karaim,
Karaism,
Karaite,
Karay,
Karay Din Alimleri,
Kutsal Toprak,
Luah Şana,
Oruç,
Takvim,
Tora
Saturday, August 10, 2013
İstanbul Karayları-Ev Hali-Aile-Ninni-İyi Niyet Temennileri-Karaitika Dili-Esintiler 3
Şavua Tov, Kali Evdomada, Bueno Semana, İyi Haftalar, Aftañız Yahşı Bolsun,
Bu hafta Cemaatimizin büyüklerinden temin ettiğimiz Karaitika Mücevherlerin üzerine yeni Mücevherler katıyoruz.
Ninnilerle, tekerlemelerler başlıyoruz, çocuklara hitap, dini iyi niyet temennileri ile bitiriyoruz.
Akıllarda kalan bir ninni:
Nani nani nanaketu Keipnosta mataketu
A koma ena potiraki A koma ena tragulaki
Yaramaz çocukları sakinleştirmek için tekerleme şeklinde belli bir melodiyle bu cümle tekrarlanırdı;
Ena kalo pıravma ehi(senin için iyi bir şeyim var)
Karaitika bir kısım akraba adları;
İmanamu-Annem
Opapusmu-Dedem
Obabazmu-Babam
Tantimu-Teyzem
Onkmu-Amcam
Korimu-Kızım
Oyosmu-Oğlum
Pedimu-Çocuğum
Karay bir çocuk durup dururken ağlamaya başladığı zaman büyükler şöyle derlerdi;
Ya ipno ehi, ya aehina katurişi, ya pinase- Ya uykusu geldi, ya çişi geldi, ya acıktı
Günlük hayatta kullanılan bir kısım başka sözcükler ve cümle kalıpları;
Serpetos-Yaramaz
Hodro kefali-Kalın kafalı
Poli nostimi ine-çok tatlı
Poli serpetos-Çok yaramaz
Fai-yemek
Fae-Ye
Halvaspitiko-Un Helvası
İpomoni Themu-Sabır Allahım
O Theos na sas voisi-Allah yardım etsin
O Theos na kiripsi-Allah korusun
İpistimaz-Dinimiz
Eheya panaya ketamilisame
Afta ta pravma kelizmonisume
Groşya-Kuruş
Kalos Duyez-İyi İşler
Bu hafta Cemaatimizin büyüklerinden temin ettiğimiz Karaitika Mücevherlerin üzerine yeni Mücevherler katıyoruz.
Ninnilerle, tekerlemelerler başlıyoruz, çocuklara hitap, dini iyi niyet temennileri ile bitiriyoruz.
Akıllarda kalan bir ninni:
Nani nani nanaketu Keipnosta mataketu
A koma ena potiraki A koma ena tragulaki
Yaramaz çocukları sakinleştirmek için tekerleme şeklinde belli bir melodiyle bu cümle tekrarlanırdı;
Ena kalo pıravma ehi(senin için iyi bir şeyim var)
Karaitika bir kısım akraba adları;
İmanamu-Annem
Opapusmu-Dedem
Obabazmu-Babam
Tantimu-Teyzem
Onkmu-Amcam
Korimu-Kızım
Oyosmu-Oğlum
Pedimu-Çocuğum
Karay bir çocuk durup dururken ağlamaya başladığı zaman büyükler şöyle derlerdi;
Ya ipno ehi, ya aehina katurişi, ya pinase- Ya uykusu geldi, ya çişi geldi, ya acıktı
Günlük hayatta kullanılan bir kısım başka sözcükler ve cümle kalıpları;
Serpetos-Yaramaz
Hodro kefali-Kalın kafalı
Poli nostimi ine-çok tatlı
Poli serpetos-Çok yaramaz
Fai-yemek
Fae-Ye
Halvaspitiko-Un Helvası
İpomoni Themu-Sabır Allahım
O Theos na sas voisi-Allah yardım etsin
O Theos na kiripsi-Allah korusun
İpistimaz-Dinimiz
Eheya panaya ketamilisame
Afta ta pravma kelizmonisume
Groşya-Kuruş
Kalos Duyez-İyi İşler
Labels:
Bene Mikra,
Dil,
İstanbul,
İstanbul Karayları,
Karaim,
Karaism,
Karaite,
Karaitika,
Karay,
Karay Dil,
Kuşta,
nani,
ninni,
Qaraim,
Qaraite,
Yok olmakta olan diller
İstanbul Karayları ve Yaşamı-Saranda Lires(Kırk Lira-Hikaye)Karaitika Dili-Esintiler 3
Saranda Lires(Hikaye-Kırk Lira)
Saranda Lires, İstanbul Karayları arasında yaygın olarak kullanılan Karaitika dilinde kırk lira demektir. Bu hikaye Büyükadada ve İstanbulda yıllarca anlatılmış ve hikayenin ana kahramanı olan yaramaz çocuk çok uzun zaman boyunca saranda lires olarak anılmıştır. Yaklaşık kırk altı yıl önce şimdiye kıyasla hayat standartlarına göre temizlik yaptırmak bir lükstü ve çok pahalıydı. O zamanın parasıyla kırk liraydı. İstanbullu bir Karay ailesinde çok ama çok yaramaz bir erkek çocuk vardı. O kadar yaramaz bir çocuktu ki eskiden adada tüp taşımak için kullanılan eşeklerden birini kaçırıp gizlice evin içine soktuğu bile olmuştu. Bu çocuk hiçbir şekilde eve gelen doğu kökenli temizlikçiye ve annesine milyon türlü yaramazlık yapar, ve temizlik yaptırmazdı.Annesi ona SARANDA LİRES(KIRK LİRA) diye bağırırdı ki bu yaramaz çocuk verdikleri parayı hatırlasın ve yaramazlığa bir son versin. O çocuk ve annesine uzun yıllar adada ve istanbulda saranda lires diye seslenildi. Aradan yıllar geçmesine rağmen o temizlikçi bayan hala o çocuğun dükkanının önünden geçerken saranda lires diye bağırmaktadır.
Labels:
Bene Mikra,
Dil,
hikaye,
İstanbul,
İstanbul Karayları,
Karaim,
Karaism,
Karaite,
Karaitika,
Karay,
Karay Dil,
Kuşta,
Qaraim,
Qaraite,
saranda lires,
Yok olmakta olan diller
Saturday, August 3, 2013
İstanbul Karayları-Karaitika Dili-Esintiler 2
İyi Haftalar, Kali Evdomada, Şavua Tov, Aftañız yahşı bolsın
Kaldığımız yerden İstanbul Karaylarının bu kadim dilimiz olan Karaitikamız hakkındaki cevherlerin çıkartılmasına devam ediyorum. Günümüzde hala aktif şekilde 50 yaş üstü İstanbul Karay jenerasyonu arasında kullanılmaktadır. Elimden geldiği kadar bu güzel İstanbulumuzda 2.000 yıla aşkın zamandır konuşulan bu müstesna lisandan bazı şeyler paylaşacağım. Ha Kadoş Baruh Hu, Ha-Şem Ha Meforaş, başımızdan büyüklerimizi eksik etmesin. Maksadım, yok olma tehlikesi altındaki bu dilimizle alakalı gelecek nesiller için bir iz bırakabilmek.
Galata=Süt ve Süt Ürünleri ticareti yapan demek-Bizans zamanında Galata mıntıkasında Karaylar(Karaim) süt ve süt ürünleri ticareti ile uğraşırlardı. Bu yüzden bu bölgenin adı Galatadır.
Steku=Dur
Ukeri=Muhtelif küçük eşyalar için dolap
Güleseni=Rakı
Tinpules=Ne söylüyorsun?
Sopa=Sus demek
Pupas=nereye gidiyorsun?
Kodimedo=maydanoz
Anitho=maydanoz
Mihothis siz duyezmu?= sokulma benim işlerime
Duya=iş
duyez=işler
Ela napame so kal= Hadi Kaala gidelim
Anikse=aç
Sfalikse=Kapat
pede=beş
edeka=onbeş
ekşi=altı
Kalo naperasiten=İyi geçinin (Yeni evliler için temenni)
İsiz nazisiten= Başınız sağ olsun
Ollo kalo=Herşey iyi olsun
Upa Ehi= Düğün(Hupa) var
Hıriya=İhtiyaç
Hıriyastiko=Tuvalet ihtiyacı yeri
De hiriyazeten=o lazım değil
Yavanitika=Rumca
Ravanitika=İbranice
Kalo Kşimoroma=İyi Uyanmalar
Kaldığımız yerden İstanbul Karaylarının bu kadim dilimiz olan Karaitikamız hakkındaki cevherlerin çıkartılmasına devam ediyorum. Günümüzde hala aktif şekilde 50 yaş üstü İstanbul Karay jenerasyonu arasında kullanılmaktadır. Elimden geldiği kadar bu güzel İstanbulumuzda 2.000 yıla aşkın zamandır konuşulan bu müstesna lisandan bazı şeyler paylaşacağım. Ha Kadoş Baruh Hu, Ha-Şem Ha Meforaş, başımızdan büyüklerimizi eksik etmesin. Maksadım, yok olma tehlikesi altındaki bu dilimizle alakalı gelecek nesiller için bir iz bırakabilmek.
Galata=Süt ve Süt Ürünleri ticareti yapan demek-Bizans zamanında Galata mıntıkasında Karaylar(Karaim) süt ve süt ürünleri ticareti ile uğraşırlardı. Bu yüzden bu bölgenin adı Galatadır.
Steku=Dur
Ukeri=Muhtelif küçük eşyalar için dolap
Güleseni=Rakı
Tinpules=Ne söylüyorsun?
Sopa=Sus demek
Pupas=nereye gidiyorsun?
Kodimedo=maydanoz
Anitho=maydanoz
Mihothis siz duyezmu?= sokulma benim işlerime
Duya=iş
duyez=işler
Ela napame so kal= Hadi Kaala gidelim
Anikse=aç
Sfalikse=Kapat
pede=beş
edeka=onbeş
ekşi=altı
Kalo naperasiten=İyi geçinin (Yeni evliler için temenni)
İsiz nazisiten= Başınız sağ olsun
Ollo kalo=Herşey iyi olsun
Upa Ehi= Düğün(Hupa) var
Hıriya=İhtiyaç
Hıriyastiko=Tuvalet ihtiyacı yeri
De hiriyazeten=o lazım değil
Yavanitika=Rumca
Ravanitika=İbranice
Kalo Kşimoroma=İyi Uyanmalar
Labels:
Bene Mikra,
Dil,
İstanbul,
İstanbul Karayları,
Karaim,
Karaism,
Karaite,
Karaitika,
Karay,
Karay Dil,
Kuşta,
Qaraim,
Qaraite,
Yok olmakta olan diller
Subscribe to:
Posts (Atom)